Mevcud ve mevcudata şey ve eşya denilmesi, meşiet-i İlahiyenin taallukundan neş’et ettiğine nazaran شَىْءٍ tabirinden anlaşılır ki eşya vücuda geldikten sonra da Sâni’den alâkaları kesilmiyor. Vücudun tekerrüründen ibaret olan bekaları için daima Sâni’e muhtaçtırlar.

قَادِرٌ kelimesine bedel sübut ve devamı ifade eden قَدٖيرٌ sîgasından anlaşılır ki kudret, makdurat nisbetinde olmayıp, daire-i tasarrufu pek geniştir. Ve kudret zatiyedir, tagayyürü kabul etmez. Ve kudret lâzımedir, ziyade ve noksana kabiliyeti yoktur. Ve kudret, “Rezzak, Gaffar, Muhyî, Mümit” gibi sıfât-ı fiiliyenin merci ve mizanıdır.

***