saadet-i ebediyeye mazhar olmalarına, yüz defa Risale-i Nur talebelerine ettiği duaları içinde hiç olmazsa yirmi otuz defa selâmet-i imanlarına ve hususi hüsn-ü âkıbetlerine ve iman ile kabre girmelerine aynı duayı en ziyade kabule medar olan şerait içinde ediyor.

Hem Risale-i Nur talebeleri bu zamanda her cihetten ziyade hücuma maruz iman hususunda birbirine selâmet-i iman hakkındaki samimi, masum lisanlarıyla dualarının yekûnü öyle bir kuvvettedir ki rahmet ve hikmet onun reddine müsaade etmez. Faraza mecmuu itibarıyla reddedilse de tek bir tane onların içinde kabul olunsa yine her biri selâmet-i iman ile kabre gireceğine kâfi geliyor. Çünkü her bir dua umuma bakar.

Said Nursî

***

Risale-i Nur’un kerametinin bu havalide zuhur eden çok tereşşuhatından bir iki hâdise beyan ediyorum

Birincisi: Hatip Mehmed namında ciddi bir ihtiyar talebe, İhtiyarlar Risalesi’ni yazıyordu. Tâ On Birinci Rica’nın âhirlerinde merhum Abdurrahman’ın vefatının tam mukabilinde, kalemi ‌‌لَا اِلٰهَ اِلَّاهُوَ yazıp ve lisanı dahi لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ diyerek hüsn-ü hâtimenin hâtemiyle sahife-i hayatını mühürleyip Risaletü’n-Nur talebelerinin iman ile kabre gireceklerine dair olan işarî beşaret-i Kur’aniyeyi vefatıyla imza etmiş. Rahmetullahi aleyhi rahmeten vâsiaten, âmin!

İkincisi: Sizin telifiniz olan Fihriste’nin tashihinde, bir müstensihin noksan bıraktığı bir sahifeyi, Tahsin’e dedim: “Yaz!” O da yazmaya başladı. Simsiyah mürekkepten ve temiz kalemle birden, yazdığınız ikinci cilt Fihriste’nin makbuliyetine hüccet olarak o siyah mürekkep güzel bir kırmızı suretini aldı. Tâ yarım sahife kadar biz bu garib hâdiseye taaccüb ederek bakarken o mürekkep simsiyaha döndü. Sahifenin öteki yarısı, aynı kalem, aynı hokka tam siyah yazıldı.

Bir zaman Barla’da, bağlardaki köşkte, Şamlı Hâfız ve Mesud ve Süleyman’ın müşahedesiyle aynı hâdiseyi başka şekilde gördük. Şöyle ki: