İşte Hazret-i Üstadın bu gibi şüphe götürmez hakikatlere ve meselelere isabetle parmak basıp dikkati çekmesi, talebelerini ikazda bulunması elbette bu hizmet-i kudsiyenin ehemmiyeti iktizasındandır.

Hem bu lâhikaların bir kısmı, ihtiyaca binaen yazılmış ve yazdırılmış ihtarlar olması ve aynı ihtiyacın her zaman tekerrürü melhuz bulunduğundan, daima müracaat olunacak hikmetleri ve düsturları muhtevidir. Nitekim yüzer vakıalar, hâdiseler ve meselelerde bu ihtiyaç kendini göstermiştir.

Nurların birinci talebesi Hulusi Bey, Hazret-i Üstada arz ettiği bir mektubunda “Dünyayı unutmak isteseniz başka hiçbir sebep olmasa dahi yalnız bu mübarek Sözler’le rabıta peyda eden insanların rica edecekleri izahatı vermek isteyecek ve cevapsız bırakmayacaksınız… Allah için sizi sevenlere ve sizden istizahta bulunanlara yazdığınız pek kıymetli yazılarla meclis-i ilminizde takrir buyurduğunuz mütenevvi ve Sözler’e bile geçmeyen mesail, kat’iyetle gösteriyorlar ki ihtiyaç da hizmet de bitmemiştir.” demekte ve Nurların hizmetinde ikaz, ihtar ve irşadlara ihtiyaç bulunacağını ifade etmektedir ki ondan sonra zuhur eden ihtiyaca muvafık lâhikalar, o mübarek zatın isabetli sözünü teyid etmiştir.

Bu lâhikalarda görüleceği gibi Nur Müellifi Aziz Üstadımız Risale-i Nur’un neşri, okunup yazılması gibi bizzat Nurlarla iştigale ehemmiyet vermekte, talebelerini daima teşvik etmektedir.

Bunun lüzum ve hikmeti ise şüphesiz izahtan vârestedir. Zira asrımızda kâinat fenleri ve maddî ilimler revaçta olup yeni yetişen nesiller bu ilim ve fenleri okudukları hem tabiiyyun ve maddiyyunun din ve maneviyat aleyhindeki neşriyatı hem küfr-ü mutlak cereyanı ki hiçbir din ve maneviyatı tanımayan ve Allah’a iman hakikatine karşı muaraza ederek dinsizliği neşreden, İslâmî fikri zedeleyen ve bütün beşeriyeti tehdit eden, yeni nesillere ve gençliğe imansızlık fikr-i küfrîsini aşılamak isteyen kitap, broşür, gazete gibi neşir vasıtalarının İslâm ve iman düşmanlarınca ön plana alındığı böyle acib ve dehşetli bir zamanda elbette Risale-i Nur’a, okunmasına, neşredilmesine şiddetle ihtiyaç ve zaruret var.

Çünkü Risale-i Nur, Kur’an-ı Hakîm’in bir mu’cize-i maneviyesi ve bu zamanın dinsizliğine karşı manevî atom bombası olarak solculuk cereyanlarının maneviyat-ı kalbiyeyi tahribine mukabil, maneviyat-ı kalbiyeyi tamir edip ferden ferdâ iman-ı tahkikîden gelen muazzam bir kuvvet ve kudrete istinadı okuyucuların kalplerine kazandırıyor.