Cevaben deriz: Bir adam kabir kapısında seksenden geçmiş, kırk seneden beri kendisini inzivaya alıştırmış, yirmi sekiz seneden beri tecrid-i mutlak ve hapis ve nefiy içinde bütün bütün dünyadan küsmüş, otuz beş sene gazeteleri okumamış, dinlememiş. Mukabelesiz, ömründe hediye kabul etmemiş. En yakın akrabasından hattâ kardeşinden hiç mukabelesiz bir şey kabul etmemiş, hürmetten, teveccüh-ü nâstan kaçmak için halklarla görüşmemek için zaruret olmadan kendine düstur yapmış. Ve bütün dostların medihlerini kendi şahsına almayarak ya Nurcuların heyetine ya Risale-i Nur’un şahs-ı manevîsine havale etmiş. Ve dermiş: “Ben lâyık değilim. Haddim de değil. Ben bir hizmetkârım, çekirdek gibi çürüdüm gittim. Risale-i Nur ise Kur’an-ı Hakîm’in tefsiridir, manasıdır.”

Hemen herkesin dediği gibi, hatırıma geldi yahut fikrime geldi yahut fikrime ihtar edildi gibi tabirleri herkes istimal ediyor. Benim de bunu söylemekten maksadım bu ki: Benim hünerim, benim zekâm değil. Sünuhat kabîlinden demektir. Bu da herkesin dediği gibi bir sözdür. Eğer vukufsuz ehl-i vukufun verdiği mana ilham da olsa; hayvanattan tut tâ melaikelere, tâ insanlara, tâ herkese bir nevi ilhama ve sünuhata mazhar oldukları, ehl-i fen ve ehl-i ilim ittifak etmişler. Buna suç diyen, ilim ve fenni inkâr etmek lâzım gelir.

Beşincisi: “Müellif cazibedar bir fitnenin esiri olmak ihtimali olan bir nesli, Risale-i Nur’dan meded umanlara verdiği cevaplarla kurtaracağına kanidir.”

Ehl-i vukuf bu cümleyi de medar-ı ittiham etmişler. Yüz bin şahitle ispat edilen ve meydana gelen zahir bir hakikati kanaat ettim, demesini medar-ı suç yapmak, ne derece manasız olduğunu dikkat eden anlar.

Altıncısı: “Siyasiyyun, içtimaiyyun, ahlâkiyyunların kulakları çınlasın!” demesini bir suç mevzuu göstermişler.

Halbuki gençleri tehlikelerden kurtarmak için kısa ve rahat bir çareyi keşfettiğini siyasiyyun, ahlâkiyyun da bunu terviç etsinler manasında demiş: “Kulakları çınlasın!” Buna suç diyen, insaniyet itibarıyla çok suçlu olmak gerektir.

Yedincisi: “Fitneyi ateşlendiren ve talim eden irtidadkâr bir şahs-ı manevînin mevcud olduğunu ve bu manevî şahsın hayaline göründüğünü söylemekte fakat kim olduğunu bildirmemektedir.” Ehl-i vukuf medar-ı ittiham etmişler.