İşte Kur’an’ın bu gibi kudsî kanun-u esasîsine irtica namını veren bedbahtlar, vahşet ve bedevîliğin dehşetli bir kanun-u esasîsi olarak kabul ettikleri şimdiki öylelerinin siyasetinin bir nokta-i istinadı şudur ki: “Cemaatin selâmeti için fert feda edilir. Vatanın selâmeti için eşhasın hukuku nazara alınmaz. Devletin siyasetinin selâmeti için cüz’î zulümler nazara alınmaz.” diye bir tek cani yüzünden bir köyü mahvetmekle bin masumun hakkını nazara almaz. Bir tek caninin yüzünden bin adamın kılınçtan geçmesini caiz görür. Bir adamın yaralanması ile binler masumu sıkıntıya verdirir. Ve iki yüz adamı kurşuna dizilmesini, o bahane ile nazara almaz. Birinci Harb-i Umumî’de üç bin adamın caniyane siyaset hatalarıyla otuz milyon bîçare nev-i beşer aynı harpte mahvedildiği gibi binler misaller var.

İşte bu vahşiyane irticanın bu dehşetli zulümlerine karşı gelen Kur’an şakirdlerinin Kur’an’ın yüzer kanun-u esasîsinden

وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰى âyetinin ders verdiği kanun-u esasîsi ile adalet-i hakikiyeyi ve ittihadı ve uhuvveti temin etmeye çalışan ehl-i iman fedakârlarına “mürteci” namını verip onları müttehem etmek; mel’un Yezid’in zulmünü, adalet-i Ömeriyeye tercih etmek misillü en vahşi ve zalimane bir engizisyon kanununu, beşerin en yüksek terakkiyatına ve adaletine medar olan Kur’an’ın mezkûr kanun-u esasîsine tercih etmek hükmündedir.

Hükûmet-i İslâmiye ile bu memleketin selâmetine çalışan ehl-i siyasetin mezkûr hakikati nazara alması lâzımdır. Yoksa üç veya dört cereyanın muannidane muaraza etmeleriyle, o kuvvetler, muaraza sebebiyle zayıflar. Memleketin menfaatine ve asayişine sarf edilecek o zayıf kuvvetle hâkimiyetini –hattâ istibdat ile de olsa– asayiş ve emniyet-i umumiyeyi muhafazaya kâfi gelmediğinden, Fransız İhtilal-i Kebiri’nin tohumlarının bu mübarek memleket-i İslâmiyeye ekilmesine yol vermektir diye telaş edilebilir.

Madem bu ittifaksızlıktan gelen zafiyet ve kuvvetsizlik sebebiyle ecnebinin politikasına ve ehemmiyetsiz muvakkat yardımlarına karşı bu acib manevî rüşvetler veriliyor. Dört yüz milyon kardeşin uhuvvetine, milyarlar ecdadın mesleğine ehemmiyet verilmiyor gibi bir mana hükmediyor. Ve asayiş ve siyasete zarar gelmemek için bu kadar israfat ile bol maaşlar suretinde kuvvet teminine kendilerini mecbur zannederek rüşvetler veriliyor, milletin fakr-ı hali nazara alınmıyor. Elbette ve elbette ve kat’î olarak şimdi bu memleketteki