ibadet hem de onlar ihtiyarlandıkça hürmet ve muhabbeti ziyadeleştirirsin. En âlî bir his ile en merdane bir himmet ile onların tûl-ü ömrünü ciddi arzu edip bekalarına dua etmek, tâ onların yüzünden daha ziyade sevap kazanayım diye samimi hürmetle onların elini öpmek, ulvi bir lezzet-i ruhanî almaktır. Yoksa nefsanî, dünya itibarıyla olsa onlar ihtiyar oldukları ve sana bâr olacak bir vaziyete girdikleri zaman; en süflî ve en alçak bir his ile vücudlarını istiskal etmek, sebeb-i hayatın olan o muhterem zatların mevtlerini arzu etmek gibi vahşi, kederli, ruhanî bir elemdir.

Evladına muhabbet ise: Cenab-ı Hakk’ın senin nezaretine ve terbiyene emanet ettiği sevimli, ünsiyetli o mahluklara muhabbet ise saadetli bir muhabbet, bir nimettir. Ne musibetleriyle fazla elem çekersin, ne de ölümleriyle meyusane feryat edersin. Sâbıkan geçtiği gibi onların Hâlıkları hem Hakîm hem Rahîm olduğundan onlar hakkında o mevt bir saadettir, dersin. Senin hakkında da onları sana veren zatın rahmetini düşünürsün, firak eleminden kurtulursun.

Ahbaplara muhabbetin ise: Madem lillah içindir. O ahbapların firakları, hattâ ölümleri,