memleketimizde şu yıllarda gelişmeye başlaması sayesinde anlamış bulunuyoruz. Meğer aldanmışız ve aldatılmışız. Şimdiye kadar din adamlarımız hakkında bize yapılan uydurma telkinatları ve yalan yanlış propagandaları, bu hakikatlere vâkıf olduktan sonra kafamızdan çıkarabildik. Menfî intibalarımızı sildik, hakiki münevverlerin istifade ettikleri kudsî kitabımız Kur’an’a sarıldık ve Kur’an-ı Hakîm’in bu asırda yüksek bir tefsiri olan Risale-i Nur’dan Kur’an ve iman hakikatleriyle münevver olmaya başladık.

Evet, Abdülkadir-i Geylanî, İmam-ı Gazalî ve Mevlana Celaleddin-i Rumî gibi İslâmiyet’in birer güneşi olan dâhî büyüklerimizin eserlerini ve hakiki kıymetlerini bugünkü gençlik nasıl bilemiyorsa, Bedîüzzaman Said Nursî gibi misilsiz bir müfessir-i Kur’an’ı da tam tanıyamamıştır. Esasen gizli ve aşikâr din düşmanlarının birtakım kasd-ı mahsuslarıyla tanınmasına meydan verilmemiştir. Fakat böyle büyük bir müfessirin ve bir İslâm dâhîsinin bu asırda da mevcud olduğunu şahsî gayretleriyle öğrenenler, Bedîüzzaman’ın tarihî ve cihan-şümul değerini derhal idrak etmekte ve eserlerinden faydalanmak için can atmaktadırlar.