Sem’ ise kalp ve basarın hilafına, masdardır. İşittiren ferttir. Cemaatin işittikleri, ferttir. İşiten fert, fert olur. Bunun için müfred olarak iki cem’in arasına düşmüştür.

Sual: Kalpten sonra tercihen sem’in zikredilmesi neye binaendir?

Cevap: Melekât ve malûmat-ı kalbiye, ale’l-ekser kulak penceresinden kalbe girerler. Bu itibarla sem’, kalbe yakındır. Ve aynı zamanda, cihat-ı sitteden malûmat aldığı cihetle kalbe benziyor. Zira göz yalnız ön ciheti görür. Bunlar ise her tarafı görürler.

وَعَلٰٓى اَبْصَارِهِمْ غِشَاوَةٌ de, üslubun tağyiriyle, cümle-i fiiliyeye tercihen cümle-i ismiyenin ihtiyar edilmesi, basar ile görünen delillerin sabit olduklarına; kalp veya sem’ ile alınan deliller ise müteceddid ve gayr-ı sabit olduklarına işarettir.

Sual: خَتَمَ ile غِشَاوَةٌ arasında ne fark vardır ki خَتَمَ اللّٰهُ isnad edilmiştir غِشَاوَةٌ isnadsız bırakılmıştır?

Cevap: خَتَمَ Allah tarafından onların kesblerine bir cezadır. غِشَاوَةٌ ise Allah tarafından olmayıp onların meksûbudur.

Ve keza mebde itibarıyla rü’yette bir ıztırar vardır; sema’da, tahatturda ihtiyar vardır. Evet, gözün açılmasıyla eşyayı görmemek mümkün değildir. Fakat mesmuatı dinlemekte veya hatıratı tahattur etmekte bu ıztırar yoktur.

غِشَاوَةٌ tabiri, gözün yalnız ön cihete hâkim ve nâzır olduğuna işarettir ki eğer bir perde ile o cihetten alâkası kesilse bütün bütün kör kalır. Tenkiri ifade eden غِشَاوَةٌ deki tenvin, onların gözleri üstündeki perde, malûm olmayan bir perde olup ondan sakınmak onlar için mümkün olmadığına işarettir. Câr ve mecrurun غِشَاوَةٌ üzerine takdim edilmesi, en evvel nazar-ı dikkati onların gözlerine çevirtmekle, kalplerindeki sırları göstermek içindir. Zira göz, kalbin âyinesidir.