Cenab-ı Hakk’ın rızası ihlas ile kazanılır. Kesret-i etba ile ve fazla muvaffakıyet ile değildir. Çünkü onlar vazife-i İlahiyeye ait olduğu için istenilmez, belki bazen verilir. Evet, bazen bir tek kelime sebeb-i necat ve medar-ı rıza olur. Kemiyetin ehemmiyeti o kadar medar-ı nazar olmamalı. Çünkü bazen bir tek adamın irşadı, bin adamın irşadı kadar rıza-i İlahîye medar olur. Hem ihlas ve hakperestlik ise Müslümanların nereden ve kimden olursa olsun, istifadelerine taraftar olmaktır. Yoksa “Benden ders alıp sevap kazandırsınlar.” düşüncesi, nefsin ve enaniyetin bir hilesidir.

Ey sevaba hırslı ve a’mal-i uhreviyeye kanaatsiz insan! Bazı peygamberler gelmişler ki mahdud birkaç kişiden başka ittiba edenler olmadığı halde, yine o peygamberlik vazife-i kudsiyesinin hadsiz ücretini almışlar. Demek hüner, kesret-i etba ile değildir. Belki hüner, rıza-yı İlahîyi kazanmakladır. Sen neci oluyorsun ki böyle hırs ile “Herkes beni dinlesin.” diye vazifeni unutup vazife-i İlahiyeye karışıyorsun? Kabul ettirmek, senin etrafına halkı toplamak Cenab-ı Hakk’ın vazifesidir. Vazifeni yap, Allah’ın vazifesine karışma.

Hem hak ve hakikati dinleyen ve söyleyene sevap kazandıranlar, yalnız insanlar değildir. Cenab-ı Hakk’ın zîşuur mahlukları ve ruhanîleri ve melaikeleri kâinatı doldurmuş, her tarafı şenlendirmişler. Madem çok sevap istersin, ihlası esas tut ve yalnız rıza-yı İlahîyi düşün. Tâ ki senin ağzından çıkan mübarek kelimelerin havadaki efradları; ihlas ile ve niyet-i sadıka ile hayatlansın, canlansın, hadsiz zîşuurun kulaklarına gidip onları nurlandırsın, sana da sevap kazandırsın. Çünkü mesela, sen “Elhamdülillah” dedin; bu kelâm, milyonlarla büyük küçük “Elhamdülillah” kelimeleri, havada izn-i İlahî ile yazılır. Nakkaş-ı Hakîm abes ve israf yapmadığı için o kesretli mübarek kelimeleri dinleyecek kadar hadsiz kulakları halk etmiş.

Eğer ihlas ile niyet-i sadıka ile o havadaki kelimeler hayatlansalar lezzetli birer meyve gibi ruhanîlerin kulaklarına girer.

Eğer rıza-yı İlahî ve ihlas o havadaki kelimelere hayat vermezse dinlenilmez, sevap da yalnız ağızdaki kelimeye münhasır kalır. Seslerinin ziyade güzel olmadığından, dinleyenlerin azlığından sıkılan hâfızların kulakları çınlasın!