O vakit dedim: Ey ağlayan kalbim! Madem bu numuneyi gördün ve onunla o manevî yaraların en mühimmini tedavi etti, sair bütün seni müteessir eden yaraları da tedavi edeceğine kanaatin gelmelidir.

İşte ey benim gibi ihtiyarlık zamanında gayet sevdiği evladını veya akrabasını kaybeden ve beline yüklenmiş ihtiyarlığın ağır yüküyle beraber firaktan gelen ağır gamları da başına yüklenen ihtiyar kardeşler ve ihtiyare hemşireler! Benim vaziyetimi anladınız ki sizinkinden çok şiddetli iken, madem böyle bir âyet-i kerîme tedavi etti, şifa verdi. Elbette Kur’an-ı Hakîm’in eczahane-i kudsiyesinde, umum dertlerinize şifa verecek ilaçları vardır. Eğer iman ile ona müracaat edip ve ibadetle o ilaçları istimal etseniz, belinizde ve başınızdaki o ihtiyarlığın ve gamların ağır yükleri gayet hafifleşecektir.

Bu mebhasın uzun yazılmasının sırrı ise merhum Abdurrahman’a ziyade dua-yı rahmet ettirmek düşüncesidir. Sizi usandırmasın. Hem sizi belki ziyade müteellim edecek en acıklı ve nefret verip ürkütecek en dehşetli yaramı, gayet nâhoş, elîm bir surette size göstermekten maksadım: Kur’an-ı Hakîm’in kudsî tiryakı ne derece hârikulâde bir ilaç ve parlak bir nur olduğunu göstermektir.

On Üçüncü Rica (Hâşiye)

Bu ricada sergüzeşt-i hayatımın mühim bir levhasından bahsedeceğimden herhalde bir derece uzun olacak. Usanmamanızı ve gücenmemenizi arzu ediyorum.

Harb-i Umumî’de, Rus’un esaretinden kurtulduktan sonra, İstanbul’da iki üç sene Dârülhikmette hizmet-i diniye beni orada durdurdu. Sonra Kur’an-ı Hakîm’in irşadıyla ve Gavs-ı A’zam’ın himmetiyle ve ihtiyarlığın intibahıyla İstanbul’daki hayat-ı medeniyeden usanç ve şaşaalı hayat-ı içtimaiyeden bir nefret geldi. “Dâü’s-sıla” tabir edilen iştiyak-ı vatan hissi, beni vatanıma sevk etti. Madem öleceğim, vatanımda öleyim diye Van’a gittim.

Her şeyden evvel, Van’da Horhor denilen medresemin ziyaretine gittim. Baktım ki sair Van haneleri gibi onu da Rus istilasında

___

Hâşiye: Latîf bir tevafuktur ki bu On Üçüncü Rica’nın bahsettiği medrese hâdisesi on üç sene evvel oldu.