Dördüncü Misal: Nakl-i sahih ile Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın cesur kumandanlarından ve hizmetkârlarından olan Üsame Bin Zeyd der ki: Bir seferde, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm ile beraberdik. Kaza-yı hâcet için hâlî, settareli bir yer bulunmuyordu. Ferman etti ki: هَلْ تَرٰى مِنْ نَخْلٍ اَوْ حِجَارَةٍ Dedim: “Evet var.” Emretti ve dedi:

اِنْطَلِقْ وَقُلْ لَهُنَّ اِنَّ رَسُولَ اللّٰهِ يَاْمُرُكُنَّ اَنْ تَاْتٖينَ لِمَخْرَجِ

رَسُولِ اللّٰهِ وَقُلْ لِلْحِجَارَةِ مِثْلَ ذٰلِكَ

Yani ağaçlara de ki: “Resulullah’ın hâceti için birleşiniz.” ve taşlara da de: “Duvar gibi toplanınız.” Ben gittim, söyledim. Kasem ediyorum ki ağaçlar birleştiler ve taşlar duvar oldular. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm, hâcetinden sonra yine emretti: قُلْ لَهُنَّ يَفْتَرِقْنَ Benim nefsim kabza-i kudretinde olan Zat-ı Zülcelal’e kasem ederim, ağaçlar ve taşlar ayrılıp yerlerine gittiler.

Şu Hazret-i Câbir ve Üsame’nin beyan ettiği iki hâdiseyi, aynen Ya’lâ İbn-i Murre ve Gaylan İbn-i Selemeti’s-Sakafî ve Hazret-i İbn-i Mesud, Gazve-i Huneyn’de aynen haber veriyorlar.

Beşinci Misal: İmam-ı İbn-i Fûrek ki kemal-i içtihad ve fazlından kinaye olarak Şafiiyy-i Sânî unvanını alan allâme-i asr, kat’î haber veriyor ki: Gazve-i Taif’te, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm gece at üstünde giderken uykusu geliyordu. O halde iken bir sidre ağacına rast geldi. Ağaç ona yol verip atını incitmemek için iki şakk oldu. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm, hayvan ile içinden geçti. Tâ zamanımıza kadar o ağaç, iki ayak üstünde, muhterem bir vaziyette kaldı.

Altıncı Misal: Hazret-i Ya’lâ tarîkında –nakl-i sahih ile– haber veriyor ki: Bir seferde, talha veya semure denilen bir ağaç geldi, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın etrafında tavaf eder gibi döndü. Sonra yine yerine gitti. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm ferman etti ki: اِنَّهَا اِسْتَاْذَنَتْ اَنْ تُسَلِّمَ عَلَىَّ Yani o ağaç, Cenab-ı Hak’tan istedi ki bana selâm etsin.