yaralandığından seciyeten intikama fırsat beklerlerdi. Çünkü onların hem eski dini iptal edilmiş hem medar-ı şerefi olan eski hükûmeti ve saltanatı tahrip edilmiş. İntikamını, bilerek veya bilmeyerek hâkimiyet-i İslâmiyeden almaya hissen taraftar bir suret almış. Onun için Yahudi gibi zeki ve dessas bir kısım münafıklar, o halet-i içtimaiyeden istifade ettiler denilmiş.

Demek o hâdisatın önünü almak, o vakitteki hayat-ı içtimaiyeyi ve muhtelif efkârı ıslahla olurdu. Yoksa bir iki müfsidin keşfedilmesiyle olmazdı.

Eğer denilse: Hazret-i Ömer’in (ra) minber üstünde, bir aylık mesafede bulunan Sâriye namındaki bir kumandanına

يَا سَارِيَةُ اَلْجَبَلَ اَلْجَبَلَ

deyip Sâriye’ye işittirip sevkü’l-ceyş noktasından zaferine sebebiyet veren kerametkârane kumandası ne derece keskin nazarlı olduğunu gösterdiği halde, neden yanındaki kātili Firuz’u o keskin nazar-ı velayetiyle görmedi?

Elcevap: Hazret-i Yakub aleyhisselâmın verdiği cevap ile cevap veririz. (Hâşiye) Yani Hazret-i Yakub’dan sorulmuş ki: “Ne için Mısır’dan gelen gömleğinin kokusunu işittin de yakınında bulunan Ken’an Kuyusu’ndaki Yusuf’u görmedin?” Cevaben demiş ki: “Bizim halimiz şimşekler gibidir; bazen görünür, bazen saklanır. Bazı vakit olur ki en yüksek mevkide oturup her tarafı görüyoruz gibi oluruz. Bazı vakitte de ayağımızın üstünü göremiyoruz.”

___

Hâşiye:

زِ مِصْرَشْ بُوىِ پٖيرَاهَنْ شِنٖيدٖى

چِرَا دَرْ چَاهِ كَنْعَانَشْ نَدٖيدٖى

بَگُفْتْ اَحْوَالِ مَا بَرْقِ جِهَانَسْتْ

دَمٖى پَيْدَا وُ دٖيگَرْ دَمْ نِهَانَسْتْ

گَهٖى بَرْ طَارُمِ اَعْلٰى نِشٖينَمْ

گَهٖى بَرْ پُشْتِ پَاىِ خُودْ نَبٖينَمْ