hizmetkârlığım cihetinde rakibane ve düşmanane vaziyet aldı, kendi maksadının aksiyle tokat yedi. Ümit edilmediği bir meselede, iki buçuk seneye mahkûm edildi. Sonra Kur’an’ın bir hizmetkârından dua istedi. İnşâallah belki kurtulacak, çünkü ona dua edildi.

Üçüncüsü: Bir muallim, dost görünürken ben de ona dost baktım. Sonra Barla’ya nakledip yerleşmek için düşmanane bir vaziyeti ihtiyar etti, o maksadının aksiyle tokat yedi. Muallimlikten askerliğe atıldı. Barla’dan uzaklaştırıldı.

Dördüncüsü: Bir muallim (hâfız hem mütedeyyin gördüğüm için) Kur’an’ın hizmetinde bana bir dostluk edecek niyetiyle ona samimane bir dostluk gösterdim. Sonra o, ehl-i dünyanın teveccühünü kazanmak için bir memurun bir tek kelâmıyla bize karşı çok soğuk ve korkak vaziyeti aldı. Sonra o maksadının aksiyle tokat yedi. Müfettişinden şiddetli bir tekdir yedi ve azledildi.

İşte bu dört adam düşman vaziyeti almakla böyle tokat yedikleri gibi üç dostum da ciddi dostluğun iktiza ettiği merdane vaziyeti göstermedikleri için tokat değil, bir nevi ihtar nevinde aks-i maksatlarıyla ikaz edildiler:

Birincisi: Gayet mühim ve ciddi ve hakiki bir talebem olan bir zat-ı muhterem, mütemadiyen Sözleri yazar, neşrederdi. Müşevveş büyük bir memurun gelmesiyle ve bir hâdisenin vukuu ile; yazdığı Sözleri sakladı, muvakkaten istinsahı da terk etti. Tâ ki ehl-i dünyadan bir zahmet görmesin ve bir sıkıntı çekmesin ve onların şerlerinden emin olsun. Halbuki o hizmet-i Kur’aniyenin muvakkaten tatilinden gelen bir eser-i hata olarak, bir sene mütemadiyen bin liraya mahkûmiyet gibi bir bela, gözü önüne konuldu. Ne vakit istinsaha niyet etti ve eski vaziyetine döndü; o davasından tebrie etti, lillahi’l-hamd beraet kazandı. Fakr-ı haliyle beraber bin liradan kurtuldu.

İkincisi: Beş seneden beri mert ve ciddi ve cesur bir dostum, ehl-i dünyanın ve yeni gelen bir âmirin hüsn-ü zannını ve teveccühünü kazanmak için komşum iken, düşünmeyerek ihtiyarsız birkaç ay benim ile görüşmedi. Hattâ bayramda ve ramazanda uğramadı. Halbuki maksadının aksiyle karye meselesi neticelendi, nüfuzu kırıldı.

Üçüncüsü: Haftada bir iki defa benimle görüşen bir hâfız, imam olmuş. Sarık sarmak için iki ay beni terk etti. Hattâ bayramda yanıma gelmedi. Hilaf-ı me’mul olarak, maksadının aksiyle yedi sekiz