bu cehennemî haleti hediye ettin! Sonra anladın ki: Bu öyle ilaçsız bir illettir ki insanı a’lâ-yı illiyyînden, esfel-i safilîne atar. Hayvanatın en bedbaht derecesine indirir. Bu illete karşı bulduğun ilaç, muvakkaten iptal-i his hizmeti gören cazibedar oyuncakların ve uyutucu hevesat ve fanteziyelerindir. Senin bu ilacın, senin başını yesin ve yiyecek!

İşte beşere açtığın yol ve verdiğin saadet, bu misale benzer.

İkinci yol ki: Kur’an-ı Hakîm, hidayetiyle beşere hediye etmiştir. Şöyledir: Görüyoruz ki o yolun her menzilinde, her mekânında, her şehrinde bir Sultan-ı Âdil’in müstakim askerleri her tarafta bulunuyor, geziyorlar. Ara sıra o Sultan’ın emriyle o askerlerin bir kısmını terhis ediyorlar. Silahlarını, atlarını ve mîrî levazımatlarını alıyorlar, onlara izin tezkeresi veriyorlar. O terhis olunan neferler, çendan ünsiyet ettikleri at ve silahların teslim alınmasından zahiren mahzun oluyorlar. Hakikat noktasında terhisle müferrah olup Sultan’ın ziyaretine ve padişahın payitahtına dönmesi ve padişahı ziyaret etmesi cihetinde gayet memnun oluyorlar. Bazen terhis memurları acemi bir nefere rast geliyorlar. Nefer onları tanımıyor. “Silahını teslim et!” diyorlar. Nefer diyor: “Ben padişahın askeriyim, onun hizmetindeyim; sonra onun yanına gideceğim. Siz neci oluyorsunuz? Eğer onun izin ve rızasıyla gelmiş iseniz, göz ve baş üstüne geldiniz, emrini gösteriniz; yoksa çekiliniz, benden uzak olunuz. Ben tek başımla kalsam, sizler binler dahi olsanız yine sizinle dövüşeceğim. Kendi nefsim için değil, çünkü nefsim benim değil, benim sultanımındır. Belki bendeki nefsim ve silahım, mâlikimin emanetidir. Emaneti muhafaza ve sultanımın haysiyetini himaye ve izzetini vikaye için size baş eğmeyeceğim!”

İşte o ikinci yoldaki medar-ı sürur ve saadet olan binler ahvalden bu hal bir numunedir. Sair ahvali sen kıyas et. Bütün o ikinci yolun seferinde “tevellüdat” namında sevinç ve şenlikle bir tahşidat ve sevkiyat-ı askeriye var ve “vefiyat” namında sürur ve muzıka ile terhisat-ı askeriye görünüyor.

İşte Kur’an-ı Hakîm beşere bu yolu hediye etmiştir. Bu hediyeyi kim tam kabul etse böyle iki cihanın saadetine giden bu ikinci yoldan gider. Ne geçmiş şeyden mahzun ve ne de gelecek şeyden havf eder.