Ve keza kâinat bütün eczasıyla beraber gayr-ı mütenahî eşkâl ve vaziyetlere kabiliyeti, ihtimali, imkânı varken bu şekl-i hazıra girmesi elbette bir Hâlık-ı Vâcibü’l-vücud’un ihtiyar, irade ve tercihiyle olmuştur.

Ve keza büyük bir fakr u ihtiyaçta bulunan kâinatın enva ve eczasına lâzım olan işlerini, hâcetlerini evkat-ı münasipte مِنْ حَيْثُ لَا يَحْتَسِبُ îfa ve is’af etmek, bir Rezzak-ı Kerîm’in vücub-u vücuduna delâlet eder.

Ve keza kâinat; umumî ve hususi, maddî ve manevî pek büyük ihtiyaçlar içindedir. Gerek vücuduna ve gerek bekasına lâzım şeyleri, işleri görmekten âcizdir. Bu gibi matlublarının şuuru olmaksızın yerine getirilmesi elbette Rahman-ı Rahîm ve Vâcibü’l-vücud bir Sâni’-i Hakîm tarafındandır.

Ve keza kevn ü vücudda imkân, kesret, infial mertebeleri vardır. İmkân mertebesi, vücub mertebesine bakar ve onu istilzam eder. Kesret mertebesi, vahdet mertebesine nâzırdır, onu iktiza eder. İnfial mertebesi, fâiliyet mertebesine mütevakkıftır. Bu mertebeler arasındaki istilzam, bizzarure vâcib, vâhid, faal bir Hâlık’ı iktiza ve istilzam eder.

Ve keza bakıyoruz ki kâinatta herhangi bir şey, hadd-i kemale vâsıl olmayınca hareket etmekten durmuyor. Kemaline vâsıl olduğu zaman hareketi terk edip sükûnda oturur. Bundan anlaşılıyor ki vücud kemali ister, kemal de sübutu iktiza eder. Öyle ise vücudun vücudu kemal iledir. Kemalin kemali de devam ile olur. Öyle ise bir Vâcib-i Sermedî, Kâmil-i Mutlak var ki mümkinatın bütün kemalâtı, onun nur-u kemalinin cilvelerine birer gölgedir. Öyle ise Cenab-ı Hak zatında, sıfâtında, ef’alinde kâmil-i mutlaktır.

Ve keza her şeyin bâtını zahirinden daha latîf, daha şeffaftır. Bu ise Sâni’in o şeyden hariç ve baîd olmamasına delâlet eder. O şeyin sair eşya ile nizam ve muvazenesinin Sâni’i tarafından temin edildiği cihetle de Sâni’in o şeyde dâhil olmamasını iktiza eder. Öyle ise bir masnuun zatına bakılırsa Sâni’in ilim ve hikmeti görünür. Gayrısıyla birlikte bakılırsa Sâni’in fevka’l-küll bir sem’ ve basara mâlik olduğu görünür. Bu hakikatten anlaşıldı ki: Sâni’-i âlem, âlemde dâhil olmadığı gibi âlemden hariç de değildir. İlmi ve kudreti ile her