Hem tayy-ı mekân ve bast-ı zaman ve enenin mahiyeti ve iki vechi gibi pek çok ince hakaiki beyan eden müteferrik mevzulardan müteşekkil bir kıymettar risaledir.

Bu risale:

Meded ey kafile-salar-ı rusül huz biyedî,

Sensin ey nur-u kerem cümlemizin mutemedi

İntisabım sanadır işte dilimde senedi:

Lâ ilahe illallah Muhammedün Resulullah.

diye bir manzum kıtadan sonra uzun ve muhit bir istiğfar ve duaya geçerek hitama erer.

ONUNCU RİSALE:

Diğerlerine nisbetle büyük olan bu risalede, Sözler’den bazılarının hülâsalarıyla, müteferrik ve muhtelif mevzulardan ibaret İ’lemler vardır.

Birinci İ’lem’inde وَجَعَلْنَاهَا رُجُومًا لِلشَّيَاطٖينِ âyet-i kerîmesinin tefsirini, semavata çıkmak isteyen şeytanların recmedilmelerini yedi basamak ile beyan eder.

Birinci Basamağında: Semadaki sükûnet ve sükûta ve intizama işaretle der ki: “Sema ehli, arz ehli gibi hayırların ve şerlerin karışmasından ve zıtların içtimaından meydana gelen münakaşa ve ihtilafat ve tezebzüb içinde değillerdir. Belki onlar, kendilerine Hâlıkları tarafından emredilen şeyleri kemal-i itaatle yapan mutîlerdir.”

Şeytanların recmedilmelerini beyan ve ispattan sonra başka bir İ’lem’de (Üstadımız) Kur’an’dan istifade ettiği dört tarîkı, dört hatve ile gayet veciz bir tarzda izah eder. Risale-i Nur’un Sözler kısmında mufassal izahı bulunan bu İ’lem çok mühimdir.

Diğer bir İ’lem’inde, ubudiyetin mukaddime-i mükâfat-ı lâhika değil, netice-i nimet-i sâbıka olduğunu beyandan sonra çok hakikatli ve geniş manadaki İ’lemlere geçerek Nur’un İlk Kapısı’nda ve Küçük Sözler’de bir derece mealleri bulunan hakikatlerin izahıyla bu kıymettar ve mühim risale hitama erer.

Bu kıymettar risalenin münderecatından şems gibi nurlu, kamer gibi parlak bir misali şudur: Kur’an-ı Hakîm, kâinattaki insana râci ve menfaatli olan eşyayı ihtar için zikrediyor.