safhaları hâvidir. O maidenin sathında, yüzünde bulunan ilk safha tabaka-i avama aittir.
Mesela
اَنَّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ كَانَتَا رَتْقًا فَفَتَقْنَاهُمَا
âyet-i kerîmesi, beşerin birinci tabakasına şu manayı ifham ve ifade ediyor:
Semavat; ayaz, bulutsuz, yağmuru yağdıracak bir kabiliyette olmadığı gibi arz da kupkuru, nebatatı yetiştirecek bir şekilde değildir. Sonra ikisinin de ratkanlığını yani yapışıklıklarını izale ve fetk ettik. Birisinden sular inmeye, ötekisinden nebatat çıkmaya başladı.
Mezkûr âyetin ifade ettiği şu manaya delâlet eden
وَجَعَلْنَا مِنَ الْمَٓاءِ كُلَّ شَىْءٍ حَىٍّ
âyet-i kerîmesidir. Çünkü hayvanî ve nebatî olan hayatları koruyan gıdalar ancak arz ile semanın izdivacından tevellüd edebilir.
Mezkûr âyetin tabaka-i avama ait safhasının arkasında şöyle bir safha da vardır ki: Nur-u Muhammediyeden (asm) yaratılan madde-i aciniyeden, seyyarat ile şemsin o nurun macun ve hamurundan infisal ettirilmesine işarettir. Bu safhayı, delâletiyle teyid eden اَوَّلُ مَا خَلَقَ اللّٰهُ نُورٖى olan hadîs-i şeriftir.
İkinci misal: اَفَعَيٖينَا بِالْخَلْقِ الْاَوَّلِ بَلْ هُمْ فٖى لَبْسٍ مِنْ خَلْقٍ جَدٖيدٍ olan âyet-i kerîmenin tabaka-i avama ait safhasında şu mana vardır:
“Onlar, daha acib olan birinci yaratılışlarını şehadetle ikrar ettikleri halde, daha ehven, daha kolay ikinci yaratılışlarını uzak görüyorlar.” Şu safhanın arkasında haşir ve neşrin pek kolay olduğunu tenvir eden büyük bir bürhan vardır.
Ey haşir ve neşri inkâr eden kafasız! Ömründe kaç defa cismini tebdil ediyorsun. Sabah ve akşam elbiseni değiştirdiğin gibi her senede bir defa tamamıyla cismini tebdil ve tecdid ediyorsun, haberin var mıdır? Belki her senede, her günde cisminden bir kısım şeyler ölür, yerine emsali gelir. Bunu hiç düşünemiyorsun. Çünkü kafan boştur. Eğer düşünebilseydin, her vakit âlemde binlerce numuneleri vukua gelen haşir ve neşri inkâr etmezdin. Doktora git, kafanı tedavi ettir.

