Sâminen: Zaaf-ı dine sebep olan Avrupa medeniyet-i sefihanesi yırtılmaya yüz tuttuğu bir zamanda ve medeniyet-i Kur’an’ın zuhura yakın geldiği bir anda, lâkaydane ve ihmalkârane müsbet bir iş görülmez. Menfîce, tahripkârane iş ise bu kadar rahnelere maruz kalan İslâm zaten muhtaç değildir.

Tâsian: Sizin bu “İstiklal Harbi”ndeki muzafferiyetinizi ve âlî hizmetinizi takdir eden ve sizi can u dilden seven, cumhur-u mü’minîndir. Ve bilhassa tabaka-i avamdır ki sağlam Müslümanlardır. Sizi ciddi sever ve sizi tutar ve size minnettardır ve fedakârlığınızı takdir ederler. Ve intibaha gelmiş en cesîm ve müthiş bir kuvveti size takdim ederler. Siz dahi evamir-i Kur’aniyeyi imtisal ile onlara ittisal ve istinad etmeniz maslahat-ı İslâm namına zarurîdir.

Yoksa İslâmiyet’ten tecerrüd eden bedbaht, milliyetsiz Avrupa meftunu Frenk mukallidleri, avam-ı müslimîne tercih etmek, maslahat-ı İslâm’a münafî olduğundan âlem-i İslâm nazarını başka tarafa çevirecek ve başkasından istimdad edecek.

Âşiren: Bir yolda dokuz ihtimal-i helâket, tek bir ihtimal-i necat varsa hayatından vazgeçmiş, mecnun bir cesur lâzım ki o yola sülûk etsin. Şimdi yirmi dört saatten bir saati işgal eden farz namaz gibi zaruriyat-ı diniyede, yüzde doksan dokuz ihtimal-i necat var. Yalnız gaflet ve tembellik haysiyetiyle, bir ihtimal zarar-ı dünyevî olabilir. Halbuki feraizin terkinde, doksan dokuz ihtimal-i zarar var. Yalnız gaflet ve dalalete istinad, tek bir ihtimal-i necat olabilir. Acaba dine ve dünyaya zarar olan ihmal ve feraizin terkine ne bahane bulunabilir? Hamiyet nasıl müsaade eder?

Bâhusus bu güruh-u mücahidîn ve bu yüksek meclisin ef’ali taklit edilir. Kusurlarını millet ya taklit veya tenkit edecek, ikisi de zarardır. Demek onlarda hukukullah, hukuk-u ibadı da tazammun ediyor. Sırr-ı tevatür ve icmaı tazammun eden hadsiz ihbaratı ve delaili dinlemeyen ve safsata-i nefis ve vesvese-i şeytandan gelen bir vehmi kabul eden adamlarla, hakiki ve ciddi iş görülmez.

Şu inkılab-ı azîmin temel taşları sağlam gerek. Şu Meclis-i Âlînin şahsiyet-i maneviyesi, sahip olduğu kuvvet cihetiyle mana-yı saltanatı deruhte etmiştir. Eğer şeair-i İslâmiyeyi bizzat imtisal etmek ve ettirmekle mana-yı hilafeti dahi vekaleten deruhte etmezse hayat için dört şeye muhtaç fakat an’ane-i müstemirre ile günde lâekall beş defa dine muhtaç olan, şu fıtratı bozulmayan ve lehviyat-ı