Evet, mükellefîn arasında bulunan ümmiler ancak bir sureyi okuyabilirler. İ’caz-ı Kur’an onları da tam sevap kazanmaktan mahrum etmemek için bu nükte-i i’caziyeyi takip ederek bir sureyi tam Kur’an hükmünde kılmıştır.

İ’lem eyyühe’l-aziz! Maddiyattan olmayan, bilhassa mahiyetleri mütebayin olan bir çoklukta tasarruf eden bir zatın, o çokluğun her birisiyle bizzat mübaşeret ve mualecesi lâzım değildir.

Evet, asker neferatı arasında bir kumandanın tasarrufatı, tanzimatı ancak emir ve iradesiyle husule gelir. Eğer o kumandanlık vazifeleri ve işleri neferata havale edilirse her bir neferin bizzat mübaşeret ve hizmetiyle veya her bir neferin bir kumandan kesilmesiyle vücud bulacaktır.

Binaenaleyh Cenab-ı Hakk’ın mahlukatındaki tasarrufu, yalnız bir emir ve irade ile olur. Bizzat mübaşereti yoktur. Şemsin kâinatı tenvir ettiği gibi.

İ’lem eyyühe’l-aziz! (*) İnsan, yaşayış vaziyetince bir dağdan kopup sel içine düşen veya yüksek bir apartmandan düşüp yuvarlanan bir şahıs gibidir.

Evet, hayat apartmanı yıkılıyor. Ömür tayyaresi şimşek gibi geçiyor. Zaman da sel dolaplarını süratle çalıştırıyor. Arz sefinesi de süratle giderken تَمُرُّ مَرَّ السَّحَابِ âyetini okuyor. Sefine-i arz süratle yürürken, dünyanın gayr-ı meşru lezzetlerine uzatılan ellere zehirli dikenlerin batacağı düşünülsün. Binaenaleyh o zehirli dünya oklarına bakıp el uzatma. Firakın elemi, telaki lezzetinden ağırdır.

Ey nefs-i emmarem! Sana tabi değilim. Sen istediğin şeye ibadet et ve istediğin şeyin peşine düş. Ben ancak ve ancak beni yaratıp şems ve kamer ve arzı bana musahhar eden Fâtır-ı Hakîm-i Zülcelal’e abd olurum.

Ve keza kader muhitinde uçan tayyare-i ömre veya hayat dağları arasında açılan uhdud ve tünellerinden şimşekvari geçen zamanın şimendiferine bindirerek, ebedü’l-âbâd memleketinin iskelesi hükmünde olan kabir tünelinin kapısına sevk eden Hâlık-ı Rahmanu’r-Rahîm’den meded istiyorum.

___

* Ehemmiyetli.