yaratmıştır. O hazine-i gaybda eşyanın icadı “Kün” emri ile bağlıdır. Ve bütün eşyanın melekûtiyetleri santral gibi Hakîm, Kadîr, Mürîd, Alîm bir Vâcibü’l-vücud’un yed-i kudretindedir.

Maahâzâ o İlahî sofradaki eşya yalnız insan ve hayvanların lezzet ve zevklerini tatmin için değildir. Her bir ferd-i müstehlikte zevi’l-hayata ait cüz’î faydalardan başka esma-i İlahiyenin tecelliyatına ve faaliyetteki esrar ve şuunatına ait gayr-ı mütenahî hikmetler, gayeler vardır. Öyle ise bu ziyafet-i âmme ve bu feyz-i âmmın bir kör kuvvetten neş’et etmesi ve bu eşyanın semeratı sel gibi akıp ittifakı ve tesadüfün eline havalesi muhaldir.

Çünkü o eşyanın intizamlı, hakîmane teşahhusatı ve şuurkârane, muhkem hususiyatı kör tesadüf ve ittifakı reddediyor. Öyle de o sofra-i rahmetteki ucuzluk ve kolaylık ve çokluk o eşyanın bir Cevvad-ı Mutlak’tan, bir Hakîm-i Mutlak’tan, bir Kadîr-i Mutlak’tan geldiğini gösteren şahitlerdir.

İ’lem ey esbaba müptela insan! Bil ki sebebin halkı ve sebebiyetinin takdiri ve müsebbebin vücuduna lâzım olan şeylerle teçhizi, kudretine nisbetle zerreler ve şemsler müsavi olan zatın “Kün” emriyle müsebbebi halk etmesinden daha kolay daha ekmel daha a’lâ değildir.

İ’lem eyyühe’l-aziz! Dünyada görülen bilhassa nebatî ve hayvanî hayatlarda müşahede edilen ademler, idamlar; tebeddül ve teceddüd-ü emsalden ibarettir. İmanlı olan kimselere göre zeval ve firakın acısı değil, yerlerine gelen emsalleriyle visalin lezzeti hasıl oluyor.

Öyle ise imana gel ki elemden emin olasın. Kadere teslim ol ki selâmette kalasın.

İ’lem eyyühe’l-aziz! Asabiyet-i cahiliye, birbirine tesanüd edip yardım eden gaflet, dalalet, riya ve zulmetten mürekkeb bir macundur. Bunun için milliyetçiler, milliyeti mabud ittihaz ediyorlar. Hamiyet-i İslâmiye ise nur-u imandan in’ikas edip dalgalanan bir ziyadır.

İ’lem eyyühe’l-aziz! Ehl-i ilhad ile ve bilhassa Avrupa mukallidleriyle münazara ile iştigal edenler büyük bir tehlikeye maruzdurlar. Çünkü nefisleri tezkiyesiz ve emniyetsiz olması ihtimaliyle