Şimdi bu kaide, fenlerde aynen cereyan eder. Çaresi odur ki bir fenni esas tutup sair malûmatını avzen (*) ve zenav gibi yapmaktır.

Hem de âdât-ı müstemirredendir ki kitab-ı vâhidde ulûm-u kesîre tezahüm eder. Zira ulûm birbirini intac ve birbirinin elini tutmakla teanuk ve tecavüb ettiklerinden o derecede iştibak hasıl olur ki bir fende telif olunan bir kitapta o fennin mesaili o kitabın muhteviyatına nisbeti ancak zekâtı çıkabilir.

Bu sırdan gaflet iledir ki bir şeriat veya bir tefsir kitabında istitraden derc olunmuş bir meseleyi gören bir zahir-perest veya mugalatacı bir adam der ki: “Şeriat ve tefsir böyle.” der. Eğer dost olsa diyecek: “Bunu kabul etmeyen Müslüman değildir.” Şayet düşman olsa o bahane ile der: “Şeriat veya tefsir (hâşâ) yanlış.”

Ey ifrat ve tefrit sahipleri! Tefsir ve şeriat başkadır, tefsir ve şeriatta telif olunan kitap yine başkadır. Zira kitap daha geniştir. O dükkânda cevherden başka kıymetsiz şeyler dahi bulunur. Eğer bunu fehmedebildin, hayse beyseden kurtulacaksın.

Dikkat et, nasıl ki bir evin levazım-ı mütenevviası yalnız bir sanatkârdan alınmaz, belki her bir hâcette o sanatta mütehassıs olana müracaat olmak gerektir. Öyle de saadet-saray-ı kemalâtta o kanuna tatbik-i hareket etmek gerektir. Acaba görülmüyor mu ki birinin saati kırılsa, terziye saatimi dik dese yuhadan başka cevap var mıdır?

İşaret:

Bu mukaddimenin üssü’l-esası budur ki: Sâni’-i Zülcelal’in hilkat-i âlemde cari ve taksimü’l-a’mal kaidesinden akan kanun-u tekemmül ve terakkide mündemic olan rıza ve işaretinin imtisali farz iken, itaat tamam edilmemiştir. Şöyle:

Kaide-i taksimü’l-a’mali muktezî olan hikmet-i İlahiyenin dest-i inayetiyle beşerin mahiyetinde ekmiş olduğu istidadat ve müyulatla şeriat-ı hilkatin farzü’l-kifayesi hükmünde olan fünun ve sanayiin edasına bir emr-i manevî vermişken, sû-i istimalimiz ile o istidattan tevellüd eden meyle kuvvet ve meded verici olan şevki bu hırs-ı kâzib ve şu re’s-i riya olan meylü’t-tefevvuk ile zayi edip söndürdük.

Elbette isyan eden, cehenneme müstahak olur. Biz de bu hilkat denilen şeriat-ı fıtriyenin evamirine imtisal edemediğimizden cehennem-i

___

* Kürtçedir.