Ve en son ömrümde en ziyade kıymettar manevî bir hazineyi kaybetmekteki manevî eleme karşı, Nur’un has şakirdlerinin her birisi şirket-i maneviye sırrıyla umum namına dahi dua ile ve amel-i salih ile çalıştıklarından hem Hüccetü’z-Zehra’da hem Nur Anahtarı’nda izah edilen teşehhüdde ve Fatiha’da bütün mevcudat ve zîhayat cemaatinin dualarına ve tevhiddeki davalarına iştirak suretiyle hususan toprak, hava, su ve nur unsurları birer dil olmasıyla topraktan çıkan bütün hayat hediyeleri ve sudan mübarekât ve tebrikat ve havadan şükür ve ibadetin temessülleri ve nur unsurundan maddî manevî tayyibatlar, güzellikler tarzında, teşehhüdde ve Fatiha’da kâinattaki bütün nimetlerden gelen şükürler ve hamdler ve bütün mahlukatın hususan zîhayatların küllî ibadetleri ve bütün istianeleri ve doğru yoldan giden bütün ehl-i hakikate ve ehl-i imanın yolundan gidenlere manevî refakat etmekle ve onların dualarına ve davalarına tasdik suretinde âminlerle iştirak ederek, âmin demekle hissedar olmanın küllî sırrı o gece imdadıma geldi.
Gayet hasta, zayıf ve meyus bir halde cüz’î bir hizmet edememekteki manevî elîm hastalığıma öyle bir tiryak oldu ki ben hakikaten en sağlam hallerimde ve en genç zamanlarımda,

