hârika bir surette hem kendi hanesi hem merhum kardeşinin hanesi, o müthiş yangından kurtuldu.

Hem Risale-i Nur yazın nasıl ki büyük bir yağmur ve rahmete sebep olduğu delillerle beyan edilip Gavs-ı Geylanî’nin (ks) kerametine dair risalede kaydedilen hâdise, Risale-i Nur’un bir kerameti olduğu gibi; bu seneki kışta Risale-i Nur’un merkez-i faaliyeti, Barla’dan Isparta’nın bağlarına nakledilmiş idi. Bağlarda soğuk ve fırtına, şehirden çok şiddetli oluyordu. Bu şiddetli kışta Risale-i Nur’un dersi tatil olmamak ve nâşiri de dayanabilmek için bir eser-i rahmet olarak bu senenin kışı gayet mutedil geçti.

Evet, herkes biliyor ki şimdiye kadar böyle mutedil ve bazı günleri yaza benzer tarzda bir kış, bu yakın zamanlarda görülmemişti. İşte bugün, yeni mart on iki, eski şubat yirmi yedidir. Sitte-i Sevr denilen fırtınalı altı meşhur günün üçüncü günü olan bugün, Nevruz günü gibi açıktır, güzeldir. Nasıl ki Risale-i Nur’un bereketi yüzünden rahmet-i İlahiye yaz ortasında bir bahar getirdiğini kanaat verecek emareler ile görmüştük; öyle de bu kış ortasında Risale-i Nur’un bereketi yüzünden bir güz mevsimi olmasına bir vesile olduğuna kanaat ettik.

Hem Risale-i Nur eczasından İktisat Risalesi’nin telifine çok yakın bir zamanda, Üstadımın maişetindeki iktisadı ifrat derecesine girmişti. Ben ve Hüsrev ve daha diğer arkadaşlarımız bütün biliyoruz ki: Üstadımızın hasta olmadığı halde bütün ramazanda yediği gıdayı hesap ettik, bir tek francala ekmeği, yarım okka kese yoğurdu, yüz elli dirhem pirinç idi. Biz tahmin ettik ki yirmi dört saatte üç hurma tanesi kadar gıda ile külfetsiz idare etti. Fazlaya iştihası olmadığı için yemiyordu. Bu hal, ramazandan sonra ona yazdırılacak olan İktisat Risalesi’nin bereketine ve mübarekiyetine ve kerametine bir işaret idi.

Ve bir de Risale-i Nur’un takviye-i din hakkında hizmetine işaret eden bir diğer hâdise şudur ki: Isparta’nın mühim bir âliminin, takriben otuz kırk sene evvel yazdığı istikbale dair kasidesinin fıkraları, Risale-i Nur’a tam tevafuk ediyor ve Risale-i Nur’u gösteriyor. Şöyle ki:

Allah rahmet etsin ve kabri pür-nur olsun, Topal Şükrü Efendi namında ehl-i kalp ve Isparta’nın bir medar-ı fahri olan zatın kerametkârane buraca meşhur bir şiirini gördüm, getirip arkadaşlarıma