Elhasıl, nasıl ki şu âlem bütün mevcudatıyla Sâni’-i Zülcelal’ine kat’î delâlet eder, Sâni’-i Zülcelal’in de sıfât ve esma-i kudsiyesi, dâr-ı âhirete delâlet eder ve gösterir ve ister.

BEŞİNCİ HAKİKAT

Bab-ı şefkat ve ubudiyet-i Muhammediyedir (asm).

İsm-i Mücîb ve Rahîm’in cilvesidir.

Hiç mümkün müdür ki: En edna bir hâceti, en edna bir mahlukundan görüp kemal-i şefkatle ummadığı yerden is’af eden ve en gizli bir sesi, en gizli bir mahlukundan işitip imdat eden, lisan-ı hal ve kāl ile istenilen her şeye icabet eden nihayetsiz bir şefkat ve bir merhamet sahibi bir Rab; en büyük bir abdinden (Hâşiye), en sevgili bir mahlukundan en büyük hâcetini görüp bitirmesin, is’af etmesin; en yüksek duayı işitip kabul etmesin?

Evet mesela, hayvanatın zayıflarının ve yavrularının rızık ve terbiyeleri hususunda görünen lütuf ve suhuleti gösteriyor ki şu kâinatın mâliki, nihayetsiz bir rahmetle rububiyet eder. Rububiyetinde bu derece rahîmane bir şefkat, hiç kabil midir ki mahlukatın en efdalinin en güzel duasını kabul etmesin? Bu hakikati On Dokuzuncu Söz’de izah ettiğim vechile, şurada dahi mükerreren şöyle beyan edelim:

Ey nefsimle beraber beni dinleyen arkadaş! Hikâye-i temsiliyede demiştik: “Bir adada bir içtima var, bir yaver-i ekrem bir nutuk

___

Hâşiye: Evet, bin üç yüz elli sene saltanat süren ve saltanatı devam eden ve ekser zamanda üç yüz elli milyondan ziyade raiyeti bulunan ve her gün bütün raiyeti onunla tecdid-i biat eden ve onun kemalâtına şehadet eden ve kemal-i itaatle evamirine inkıyad eden ve arzın nısfı ve nev-i beşerin humsu, o zatın sıbgı ile sıbgalansa yani manevî rengiyle renklense ve o zat onların mahbub-u kulûbü ve mürebbi-i ervahı olsa; elbette o zat, şu kâinatta tasarruf eden Rabb’in en büyük abdidir.

Hem ekser enva-ı kâinat o zatın birer meyve-i mu’cizesini taşımak suretiyle onun vazifesini ve memuriyetini alkışlasa elbette o zat, şu kâinat Hâlık’ının en sevgili mahlukudur.

Hem bütün insaniyet, bütün istidadıyla istediği beka gibi bir hâceti ki; o hâcet ise insanı esfel-i safilînden a’lâ-yı illiyyîne çıkarıyor. Elbette o hâcet, en büyük bir hâcettir ve en büyük bir abd, umumun namına onu Kādıyü’l-Hâcat’tan isteyecek.