lisan-ı haliyle اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَعٖينُ diyerek emir ve irade-i İlahiyeye göre hareket ettiklerini ve her anda Hâlıklarının inayetine ve rahmetine ve yardımına muhtaç olduklarını gösteriyorlar, gördüm.

Hem namazdaki cemaatin kudsî sırrını hem nun’un güzel mu’cizesini hayretle müşahede edip nun kapısıyla girdiğim gibi çıktım, Elhamdülillah dedim. اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَعٖينُ cümlesini, o üç cemaatin ve o büyük ve küçücük arkadaşlarım hesabına da söylemeye alıştım. Şimdi mukaddime bitti, sadede geliyoruz.

اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَعٖينُ nün işaret ettikleri hüccete gayet kısa bir işarettir:

Evvela: Biz, gözümüzle görüyoruz: Kâinatta, hususan zemin yüzünde dehşetli ve daimî bir faaliyet ve hallakıyetin intizamla cereyanı içinde merhametkârane, müdebbirane bir rububiyet-i mutlaka hadsiz zîhayatların istianelerine ve fiilen ve halen ve kālen istimdadlarına ve dualarına kemal-i hikmet ve inayet ile imdat ve her birine fiilen cevap vermek tezahürü içinde bir uluhiyet-i mutlaka, bir mabudiyet-i âmmenin tecelliyatı, umum mahlukatın, hususan zîhayatın ve bilhassa insan taifelerinin fıtrî ve ihtiyarî binler tarzdaki ibadetlerine mukabelesini akl-ı selim ve iman gözü gördüğü gibi bütün semavî fermanlar ve enbiyalar haber veriyorlar.

Sâniyen: نَعْبُدُ nun”unun remziyle mukaddimede mezkûr üç cemaatten her biri ve umumu beraber, çeşit çeşit, fıtrî ve ihtiyarî ibadetlerle meşgul olmaları; şeksiz, bedahetle bir mabudiyete karşı şâkirane bir mukabele ve bir Mabud-u Mukaddes’in mevcudiyetine hadsiz ve şüphesiz bir şehadettir.

Ve نَسْتَعٖينُ “nun”unun remziyle mezkûr üç cemaatin, yani mecmu-u kâinattan tâ bir cesetteki zerrelerin cemaatinden her bir taifenin, her bir ferdin fiilî ve halî istianeleri ve duaları var. Ve onların muavenetlerine koşan ve dualarına kabul ile cevap veren bir şefkatli müdebbire, şüphesiz şehadet eder. Mesela, Yirmi Üçüncü Söz’ün dediği gibi zemindeki umum mahlukatın üç nevi duaları pek hârika ve ümidin haricinde kabul olması, bir Rabb-i Rahîm ve Mücîb’e kat’î şehadet eder.