وَبِشَهَادَةِ صَاحِبِ الْكَائِنَاتِ وَخَلَّاقِهَا وَمُتَصَرِّفِهَا عَلَى الرِّسَالَةِ الْمُحَمَّدِيَّةِ بِاَفْعَالِ رَحْمَانِيَّتِهٖ وَبِاِجْرَااٰتِ رُبُوبِيَّتِهٖ كَفِعْلِ الرَّحْمَانِيَّةِ بِاِنْزَالِ الْقُرْاٰنِ الْمُعْجِزِ الْبَيَانِ عَلَيْهِ وَبِاِظْهَارِ اَنْوَاعِ الْمُعْجِزَاتِ عَلٰى يَدَيْهِ وَبِتَوْفٖيقِهٖ وَحِمَايَتِهٖ فٖى كُلِّ حَالَاتِهٖ وَبِاِدَامَةِ دٖينِهٖ بِكُلِّ حَقَائِقِهٖ وَبِاِعْلَاءِ مَقَامِ حُرْمَتِهٖ وَشَرَفِهٖ وَاِكْرَامِهٖ عَلٰى جَمٖيعِ الْمَخْلُوقَاتِ بِالْمُشَاهَدَةِ وَالْعَيَانِ وَكَفِعْلِ رُبُوبِيَّتِهٖ بِجَعْلِ رِسَالَتِهٖ شَمْسًا مَعْنَوِيَّةً لِكَائِنَاتِهٖ وَبِجَعْلِ دٖينِهٖ فِهْرِسْتَةَ كَمَالَاتِ عِبَادِهٖ وَبِجَعْلِ حَقٖيقَتِهٖ مِرْاٰةً جَامِعَةً لِتَجَلِّيَاتِ اُلُوهِيَّتِهٖ وَبِتَوْظٖيفِهٖ بِوَظَائِفَ ضَرُورِيَّةٍ لَازِمَةٍ لِوُجُودِ الْمَخْلُوقَاتِ فٖى هٰذِهِ الْكَائِنَاتِ كَلُزُومِ الرَّحْمَةِ وَالْحِكْمَةِ وَالْعَدَالَةِ وَكَضَرُورَةِ لُزُومِ الْغِذَاءِ وَالْمَاءِ وَالْهَوَاءِ وَالضِّيَاءِ

Bu pek kat’î ve çok geniş ve kudsî şehadetin tafsilatını Risale-i Nur’a havale edip gayet kısacık bir işaretle meal-i icmalîsine bakacağız:

Evet bu kâinatta, gözümüz önünde bu muntazam tasarrufatı içinde adalet ve hikmet ile ve rahmet ve inayet ve himayet ile her zaman iyileri himaye ve fenaları ve yalancıları tokatlamak, rububiyetinin bir âdeti olmasından, ef’al-i rahmaniyet muktezasıyla bir Kur’an-ı Mu’cizü’l-Beyan’ı, Muhammed’in (asm) eline vermesi ve bine yakın mu’cizelerin pek çok envaını ona vermesi ve bütün hâlâtında ve en tehlikeli vaziyetlerinde şefkatkârane himaye ve hattâ güvercin ve örümcekle muhafaza etmesi ve büyük vazifelerinde onu tam muvaffak etmesi ve dinini bütün hakikatleriyle idamesi ve İslâmiyet’ini zeminin ve nev-i beşerin başına geçirmesi ve bütün mahlukat üstünde bir makam-ı şeref ve meşahir-i insaniyenin fevkinde daimî bir rütbe-i makbuliyet ve dost ve düşmanının ittifakıyla en yüksek hasletleri taşıyan bir şahsiyeti vermekle, beşerin beşten birisini ona ümmet etmesi gayet kat’î bir tarzda sadıkıyetine ve risaletine