ve ilişirlerse yakınında bekleyen felaketler, onları yüz defa pişman edecek.” diye Risale-i Nur ile haber verdiği yüzler hâdisat içinde işte zelzele eliyle doğruluğunu imza ederek gelen dört hakikatli felaket daha…
Cenab-ı Hak bize ve Risale-i Nur’a taarruz edenlerin kalplerine iman, başlarına hakikati görecek akıl ihsan etsin. Bizi bu zindanlardan, onları da bu felaketlerden kurtarsın, âmin!
Hüsrev
***
Aziz, sıddık kardeşlerim ve musibet arkadaşlarım!
Sizin içinizde mübarek âlimler ve âlîcenab müdebbirler ve hâlis fedakâr şakirdler bulunmasından büyük bir itimat ile size güveniyordum ki kuvvetli ve dessas ve kesretli düşmanlarımıza karşı vahdetinizi ve tesanüdünüzü muhafaza edeceksiniz diye istirahat ederdim, sizin ile meşgul olmazdım. Birkaç noktayı beyan etmek lüzum oldu.
Birincisi: Tahliyeniz uzamamak için ben, Ankara’ya bir şey gönderip müracaat etmeyecektim. Fakat mahkeme, mahrem ve gayr-ı mahrem risaleleri ve eski ve yeni mektubları karıştırarak Ankara’ya gönderdiğinden, mecburiyetle buradaki ehl-i vukuf gibi mahrem risaleleri esas ederek oradaki ehl-i vukuf aleyhimize hükmetmemek için mahremlere, hususan Beşinci Şuâ’nın Süfyan ve İslâm Deccalı hakkında gayet kuvvetli cevap veren Müdafaat Risalesi’ni ve felsefe-i tabiiyenin verdiği küfr-ü mağruraneyi ve iman aleyhinde cüretkârane tecavüzünü kıran Meyve Risalesi’ni o makamata göndermek zarurî ve lâzım idi.
İkinci Nokta: Aziz kardeşlerim! Sizin bu ehemmiyetli mektubunuzun cevabını yazarken, benim elime aynı mektubu verdiler. “İkinci Nokta”ya başladım, kaldı. İşte tamam ediyorum.
Dikkat ediniz; eğer bu fikrin faydasız avukatınız tarafından tervici varsa her halde mahkûmiyetimize taraftar olanların bir tedbiridir ki Ankara’daki ehl-i vukuf buradaki ehl-i vukuf gibi neşrolunmayan mahrem ve hususan Beşinci Şuâ risalelerini esas edip bütün Risale-i Nur’a teşmil edip müsadere etmek ve Beşinci Şuâ’nın

