nihayet derecede ucuzluk içinde gayet derecede kıymettar ve fevkalâde sanatlı ve çok manidar ve gayet kuvvetli olur. Eğer şirk yolunda müteaddid esbaba ve tabiata havale edilse nihayet derece pahalılık içinde, gayet derecede ehemmiyetsiz, sanatsız, manasız, kuvvetsiz olur. Çünkü nasıl bir adam, askerlik haysiyetiyle bir kumandan-ı a’zama intisap ve istinad ettiğinden hem bir ordu onun arkasında –lüzum olursa– tahşid edilebilir bir kuvve-i maneviyeyi, hem o kumandanın ve ordunun kuvveti, onun ihtiyat kuvveti olmasıyla kuvvet-i şahsiyesinden binler defa ziyade maddî bir kudreti, hem o ehemmiyetli kuvvetinin menabiini ve cephanesini –ordu taşıdığı için– kendisi taşımaya mecbur olmadığından fevkalâde işleri yapabilecek bir iktidarı kazandığından o tek nefer, düşman olan bir müşiri esir ve bir şehri tehcir ve bir kaleyi teshir edebilir. Ve eseri, hârika ve kıymettar olur. Eğer askerliği terk edip kendi kendine kalsa, o hârika kuvve-i maneviyeyi ve o fevkalâde kudreti ve o mu’cizekâr iktidarı birden kaybederek, âdi bir başıbozuk gibi kuvvet-i şahsiyesine göre cüz’î, kıymetsiz, ehemmiyetsiz işleri görebilir ve eseri de o nisbette küçülür.

Aynen öyle de tevhid yolunda her şey Kadîr-i Zülcelal’e intisap ve istinad ettiğinden bir karınca bir Firavun’u, bir sinek bir Nemrut’u, bir mikrop bir cebbarı mağlup ettikleri gibi; tırnak gibi bir çekirdek, dağ gibi bir ağacı omuzunda taşıyarak o ağacın bütün âlât ve cihazatının menşei ve mahzeni bir tezgâh olmakla beraber, her bir zerre dahi yüz bin sanatlarda ve tarzlarda bulunan cisimleri ve suretleri teşkil etmek hizmetinde bulunmak olan hadsiz vazifeleri, o intisap ve istinad ile görebilir. Ve o küçücük memurların ve bu incecik askerlerin mazhar oldukları eserler gayet mükemmel ve sanatlı ve kıymettar olur. Çünkü o eserleri yapan zat, Kadîr-i Zülcelal’dir. Onların ellerine vermiş, onları perde yapmış. Eğer şirk yolunda esbaba havale edilse karıncanın eseri karınca gibi ehemmiyetsiz ve zerrenin sanatı zerre kadar kıymeti kalmaz ve her şey manen sukut ettiği gibi, maddeten dahi o derece sukut edecekti ki koca dünyayı beş para ile kimse almazdı.

Madem hakikat budur. Ve madem her şey nihayet derecede hem kıymettar hem sanatlı hem manidar hem kuvvetli görünüyor, gözümüzle görüyoruz. Elbette tevhid yolundan başka yol yoktur ve olamaz. Eğer olsa, bütün mevcudatı değiştirmek ve dünyayı ademe boşaltıp yeniden ehemmiyetsiz muzahrefatla doldurmak lâzım gelecek. Tâ ki şirke yol açılabilsin.

İşte İmam-ı Ali’nin (ra) tabirince Siracünnur ve Siracüssürc olan Resaili’n-Nur’da tevhide dair beyan ve izah edilen yüzler