طَهَّرَ اللّٰهُ اَيْدِيَنَا فَلْنُطَهِّرُ اَلْسِنَتَنَا

diyerek o fitnelerin kapısını açmayı ve bahsetmeyi caiz görmüyorlar. Çünkü itiraza müstahak birkaç tane varsa tarafgirlik damarıyla büyük sahabelere hattâ muhalif tarafında bulunan Âl-i Beyt’in bir kısmına ve Talha (ra) ve Zübeyr (ra) gibi Aşere-i Mübeşşere’den büyük zatlara itiraza başlar, zem ve adâvet meyli uyanır diye Ehl-i Sünnet o kapıyı kapamak taraftarıdır.

Hattâ Ehl-i Sünnet’in ve ilm-i kelâmın azîm imamlarından meşhur Sa’deddin-i Taftazanî, Yezid ve Velid hakkında tel’in ü tadliline cevaz vermesine mukabil, Seyyid-i Şerif-i Cürcanî gibi Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaatin allâmeleri demişler: “Gerçi Yezid ve Velid, zalim ve gaddar ve fâcirdirler fakat sekeratta imansız gittikleri gaybîdir. Ve kat’î bir derecede bilinmediği için şahısların hakkında nass-ı kat’î ve delil-i kat’î bulunmadığı vakit, imanla gitmesi ihtimali ve tövbe etmek ihtimaliyle, öyle hususi şahsa lanet edilmez. Belki

لَعْنَةُ اللّٰهِ عَلَى الظَّالِمٖينَ وَالْمُنَافِقٖينَ

gibi umumî bir unvan ile lanet caiz olabilir. Yoksa zararlı, lüzumsuzdur.” diye Sa’deddin-i Taftazanî’ye mukabele etmişler. Senin müdakkikane ve âlimane mektubuna karşı uzun cevap yazmadığımın sebebi hem ehemmiyetli hastalığım ve ehemmiyetli meşgalelerim içinde acele bu kadar yazabildim.

Kardeşiniz

Said Nursî

***