ve tebrik ve takdir ve teşekkür nevinde, ziyade hüsn-ü zan ile müfritane medhetmeleri ile beni suçlu gösterene derim:

Ben âciz, zayıf, gurbette, menfî, yarım ümmi, aleyhimde propaganda ile halkı benden ürkütmek haleti içinde Kur’an’ın ilaçlarından ve imanî ve kudsî hakikatlerinden dertlerime tam derman olarak kendime bulduğum zaman, bu millete ve bu vatan evlatlarına dahi tam bir ilaç olacağına kanaat getirdiğim için o kıymettar hakikatleri kaleme aldım. Hattım pek noksan olmasından yardımcılara pek çok muhtaç iken inayet-i İlahiye bana sadık, has, metin yardımcıları verdi.

Elbette ben onların hüsn-ü zanlarını ve samimane medihlerini bütün bütün reddetmek ve hatırlarını tekdir ile kırmak, o hazine-i Kur’aniyeden alınan Nurlara bir ihanet ve adâvet hükmüne geçer. Ve o elmas kalemli ve kahraman kalpli muavinleri kaçıracak diye onların âdi, müflis şahsıma karşı medh ü senalarını, asıl mal sahibi ve bir manevî mu’cize-i Kur’aniye olan Risale-i Nur’a ve has şakirdlerinin şahsiyet-i maneviyesine çeviriyordum. Benim haddimden yüz derece ziyade hisse veriyorsunuz diye bir cihette hatırlarını kırıyordum.

Acaba hiçbir kanun, müstenkif ve razı olmayan bir adamı başkaların onu medhetmesiyle suçlu yapar mı ki kanun namına hareket eden resmî memur beni suçlu yapıyor?

Hem neşrettiğimiz aleyhimizde yazılan kararnamenin elli dördüncü sahifesinde “Âhir zamanın o büyük şahsı neslen Âl-i Beyt’ten olacak. Biz Nur şakirdleri ancak manevî Âl-i Beyt’ten sayılabiliriz. Hem Nur’un mesleğinde hiçbir cihette benlik, şahsiyet ve şahsî makamları arzu etmek, şan ve şeref kazanmak olmaz. Nur’daki ihlası bozmamak için uhrevî makamat dahi bana verilse bırakmaya kendimi mecbur bilirim.” denmektedir diye kararnamede yazdıkları…

Ve yine kararnamede yirmi ikinci ve üçüncü sahifesinde “Kusurunu bilmek, fakr ve aczini anlamak, tezellül ile dergâh-ı İlahîye iltica etmek ki o şahsiyetle kendimi herkesten ziyade bîçare, âciz, kusurlu görüyorum. O halde bütün halk beni medh ü sena etse beni inandıramazlar ki iyiyim, sahib-i kemalim. Sizi bütün bütün kaçırmamak için üçüncü hakiki şahsiyetimin gizli çok fenalıklarını ve sû-i hallerini söylemeyeceğim. Cenab-ı Hak inayetiyle en edna bir nefer gibi bu şahsımı esrar-ı Kur’aniyede istihdam ediyor. Yüz