etmişlerdir. Ehl-i hak ve hakikati titreten bu haksızlığın bir an evvel ref’i ve Risale-i Nur’un masumiyetinin ilanını, şiddetle adliyenin en yüksek makamı olan mahkemeden beklerim.

Eğer pek haklı ve kuvvetli bu feryadımı –farz-ı muhal olarak– adliyenin yüksek makamı işitip dinlemezse şiddet-i meyusiyetimden diyeceğim:

Ey beni bu belaya sevk edip bu hâdiseyi icad eden mülhid zalimler! Madem ve her halde manen ve maddeten beni idam etmeye niyet etmiştiniz; neden umum mazlumların ve bîçarelerin hukuklarını muhafaza eden adliyenin çok ehemmiyetli haysiyetini rahnedar edecek entrikalarla, dolaplarla adliyenin eliyle yürüdünüz? Doğrudan doğruya karşımda merdane çıkıp “Senin vücudunu bu dünyada istemiyoruz!” demeli idiniz.

Sorgu hâkimlerinin dört aya yakın bir zamanda –yüz on yedi adamın isticvabı ve tahkikatıyla– meşgul olduğu bir meseleyi, bir buçuk günde Ağır Ceza Mahkemesi gayet sathî bir nazarla bakıp onların içindeki noksan ve hataları görmeyerek ve bilhassa Akademi Heyeti muvacehesinde izah ve ispat edeceğimi iddia ettiğim Risale-i Nur’daki mühim keşfiyat-ı maneviyeye ait ilmî müdafaatım, esbab-ı mûcibe ile red ve cerh edilmeksizin, sathî bir nazarla hükümde isti’cal ettiklerinden, hakperest ve adalet-perver olmalarına, bu sathî nazar sebebiyle, pek yanlış olan bu kararın isabet-i kanuniyesi olmadığından mûcib-i tetkik ve nakzdır.

Netice: Bu babda duruşma evrakının ve bilhassa müsadere edilen matbu ve gayr-ı matbu risalelerimin tetkik ve mütalaasından anlaşılacağı üzere, ilmî ve mantıkî ve kanunî bütün itirazat ve müdafaatım nazar-ı teemmüle alınmamış. Gerek Sorgu Hâkimliğince ve gerek mahkemece esbab-ı mûcibe gösterilmeksizin, delilsiz ve kanunsuz, indî mütalaalarla açıktan reddedilmiş ve bu sebeple, otuz senedir Avrupa feylesoflarına ve medeniyetin sefih kısmına karşı Türk-İslâm hukukunu müdafaa eden ve tılsım-ı kâinatın muammasını açan ve manevî keşfiyatı hâvi risalelerim müsadere olunduktan başka; ahval-i sıhhiyem noktasında tahammül edemeyeceğim cismanî ceza ile mahkûm edilmiş olduğumdan; gerek yukarıda serdedilen sebepler ve gerekse iddianameye karşı verdiğim itiraznamem ve son celse-i muhakemede esasa dair beş umdeyi hâvi tahrirî takdim ettiğim ikinci itiraznamem ve son müdafaatımda tafsilen