Onların hakkında değil yalnız biz, belki memleket namına, başta müddeiumumî olarak heyet-i hâkimeye dava etmelidir.

Eğer denilse: “Sen vazifesizsin, milletin hürmetini kabul edip vazifedarlar gibi dinî ders veremezsin. Hem dinî ders verecek resmî bir daire var, onun müsaadesi lâzımdır.”

Elcevap: Evvela, benim matbaam ve kâtiplerim yoktur ki vazife-i neşri yapsın. Bizimki hususidir. Hususi işlere, hususan imanî ve vicdanî olsa hürriyet-i vicdan düsturu, onun serbestiyetini temin eder.

Sâniyen: Hükûmet-i İttihadiye ittifaklarıyla, Dârülhikmeti’l-İslâmiyede Avrupa’ya karşı hakaik-i İslâmiyeyi ispat edecek ve millete ders verecek bir vazife ile tavzif etmeleri ve Diyanet Riyasetinin Van’da beni vaiz tayin etmesi ve şimdiye kadar yüz risaleden ziyade eserlerim ulema ellerinde gezmesi ve tenkit edilmemesi ispat eder ki millete ders vermeye hakkım var!

Sâlisen: Eğer kabir kapısı kapansaydı ve insan dünyada lâyemut kalsaydı, o vakit vazifeler yalnız askerî ve idarî ve resmî olurdu. Madem her gün lâekall otuz bin şahit, cenazeleriyle اَلْمَوْتُ حَقٌّ davasını imza ediyorlar; elbette dünyaya ait vazifelerden daha ehemmiyetli imanî vazifeler var. İşte Risale-i Nur o vazifeleri Kur’an’ın emriyle îfa ediyor.

Madem Risale-i Nur’un âmiri ve hâkimi olan Kur’an’ın kumandası üç yüz elli milyona hükmedip talimat yaptırıyor ve her gün lâekall beş defa, beşten dördünün ellerini dergâh-ı İlahiyeye açtırıyor ve bütün camilerde ve cemaatlerde, namazlarda, kudsî, semavî fermanlarını hürmetle okutturuyor. Elbette onun hakiki tefsiri ve o güneşin bir nuru ve onun bir memuru olan Risale-i Nur, o vazife-i imaniyesini biiznillah sadmelere uğratmayarak görecektir. Öyle ise ehl-i dünya ve ehl-i siyaset, onunla mübareze değil belki ondan istifade etmeye pek çok muhtaçtırlar.

Evet, şu tılsım-ı kâinatın muğlakını keşfeden ve mevcudatın nereden nereye ve ne olacaklarının tılsımını açan Risale-i Nur’un eczalarından Yirmi Dokuzuncu Söz ve tahavvülat-ı zerratın muammasını keşfeden Otuzuncu Söz ve kâinatta mütemadiyen fena ve zeval içindeki faaliyet ve hallakıyet-i umumiye tılsım-ı acibini hall ve keşfeden Yirmi Dördüncü Mektub ve tevhidin en derin ve en mühim