tesiratı; sessiz, büyük bir ihtişamla muhteşem bir bahar mevsiminde intişar eden mevcudat gibidir.

İşte ey Risale-i Nur gibi hadsiz hamd ü senalara şayeste olan bir nimet-i azîmeye nâil olan Nur kardeşlerimiz! Böyle bir dâhî-yi a’zamın, böyle bir mütefekkir-i ekberin, böyle bir müellif-i İslâm’ın ve ulûm-u evvelîn ve’l-âhirîne vâkıf böyle bir allâme-i asrın, böyle bir mücahid-i ekberin, böyle bir sahib-i zühd ve takvanın, hakaik-i imaniyenin varlığında âdeta tecessüm eden böyle bir abd-i küllînin, rıza-yı İlahîden başka hiçbir şeye iltifat etmeyen ve a’zamî ihlasın mazharı olan böyle bir tilmiz-i Kur’an ve hâdim-i İslâm’ın ve “Bir ferdin imanını kurtarmak için cehenneme de atılmaya hazırım!” diyen böyle bir halâskâr-ı imanın ve idam için sevk edildiği Divan-ı Harb-i Örfîde “Sen de mürtecisin!” ittihamına karşı “Eğer Meşrutiyet bir fırkanın istibdadından ibaret ise bütün ins ve cin şahit olsun ki ben mürteciyim. Bin ruhum da olsa Kur’an’ın bir tek meselesine hepsini feda etmeye hazırım!” diyen ve beraetinden sonra da teşekkür etmeyerek, Bayezid Meydanı’ndaki kalabalıkta “Yaşasın zalimler için cehennem! Yaşasın zalimler için cehennem!” diye bağırarak ilerleyen ve imha planıyla verildiği mahkemelerde yirmi dört sene evvel “Ey mülhidler! Ey zındıklar! Said, elli bin nefer kuvvetinde demişsiniz… Yanlışsınız… Kur’an’a ve imana hizmetim cihetiyle elli bin değil, elli milyon kuvvetindeyim! Titreyiniz! Haddiniz varsa ilişiniz!” “Benim ölümüm sizin başınızda bomba gibi patlayıp başınızı dağıtacaktır. Toprağa atılan bir tohumun yüzer sümbüller vermesi gibi bir Said yerine yüzler Said size o yüksek hakikati haykıracaktır.” Ve on beş sene evvel “Saçlarım adedince başlarım bulunsa her gün biri kesilse bu hizmet-i imaniyeden çekilmem.” Ve “Dünyayı başıma ateş yapsanız hakikat-i Kur’aniyeye feda olan bu başı, zındıkaya eğmem!” diyen ve elli sene evvel âlem-i İslâm’ı sömüren, sömürgeci cebbar ve zalim bir İmparatorluğa karşı “Tükürün o zalimlerin hayâsız yüzüne!” diye matbuat lisanıyla cevap veren ve Büyük Millet Meclisinde reise “Kâinatta en yüksek hakikat imandır. İmandan sonra namazdır. Namaz kılmayan haindir. Hainin hükmü merduddur. Cenab-ı Hak, Kur’an-ı Kerîm’inde, yüz yerde edasını emrettiği namazdan daha büyük bir hakikat olsa idi, imandan sonra onu emrederdi!” diyen ve yazdığı bir beyannameden sonra Mecliste cemaatle namaz kılınmasına başlanan ve Birinci Cihan Harbi’nde Gönüllü Alay Kumandanı