gelmesin diye telaş ettim. Çünkü mesele şaşaalandığı için doğrudan doğruya avam-ı nâs, bana makam verip hârika bir keramet sayabilirler diye dedim: “Yâ Rabbi, bunu ıslah et veya cezasını ver. Fakat böyle kerametvari bir surette olmasın.”
Bu münasebetle bir şeyi beyan edeceğim. Şöyle ki:
Bu defa mahkemeden bana teslim olunan talebelerin mektubları içinde, çok imzalar üstünde bulunan bir mektub gördüm; belki Lâhika’ya girmiş. Risale-i Nur’un şakirdlerinin maişet cihetindeki bereketine ve bazıların tokatlarına dairdi. Burada, aynen Kastamonu’daki tokat yiyenler gibi şüphe kalmamış; beş adam, aynen burada da tokat yediler.
Said Nursî
***
İstanbul’da, komünistler aleyhindeki hâdiseyi gören Risale-i Nur talebelerinin mektubundan bir parça
بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ
Aziz kardeşlerim!
لَهُ الْحَمْدُ وَالْمِنَّةُ dün, Nur’un manevî bir fütuhatı, bütün azamet ve dehşetiyle İstanbul’da görüldü. Küfr-ü mutlakı dünyaya, hususan âlem-i İslâm’a yerleştirmek isteyen bir cemiyet ve onların nâşir-i efkârı ve mürevvic-i âmâli olan bir iki gazete matbaası ve kütüphanesi darmadağın edilerek dinsiz yaptık, komünist yaptık zannedilen gençlik ve mekteplilerin ağzıyla ve harekâtıyla ve fiilleriyle protesto edildi. “Kahrolsun komünistlik!” diye beddua edildi. Bu cemiyetin binler lira maddî, milyonlar lira da manevî zararı oldu.
Ey Nurcular! Şimdi maddî imkân hasıl olmuyor diye üzülmeyiniz. Nur’un fütuhatı geniş bir sahada devam ediyor. Küllî bir muvaffakıyet hasıl oluyor.
هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبّٖى
***

