Ben dünyanın halini bilmiyorum fakat Avrupa’da istilakârane hükmeden ve edyan-ı semaviyeye dayanmayan bu dehşetli cereyanın istilasına karşı Risale-i Nur hakikatleri bir kale olduğu gibi; âlem-i İslâm’ın ve Asya kıtasının hal-i hazırdaki itiraz ve ithamını izale ve eskideki muhabbet ve uhuvvetini iade etmeye vesile olan bir mu’cize-i Kur’aniyedir. Bu vatanın, bu milletin vatan-perver siyasîleri süratle Risale-i Nur’u tabettirerek resmî neşretmeleri lâzımdır ki bu iki belaya karşı siper olsunlar. (Hâşiye)
Said Nursî
***
Birden ihtar edildi, kaleme almaya mecbur oldum
بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ
Kardeşlerim!
Şimdi tam tahakkuk etti ki resmen bana ihanet ve hakaret etmek, onunla teveccüh-ü âmmeyi hakkımda kırmak için gizli bir tedbir kurulmuş. Benim bütün dostlarımı –perde altında– soğutmak ve ürkütmeye çalışıyorlar. Halbuki Sikke-i Tasdik-i Gaybî onların bütün propagandalarını zîr ü zeber ediyor. Gerçi böyle dinsizlik hesabına bana olan hakaret, bir derece beni sıkıyor; Eski Said’den kalma bazı damarlarıma dokunuyor. Fakat Risale-i Nur’un hârika fütuhatı ve şakirdlerinin ehl-i hakikat nazarında ve ruhanî ve melaikeler yanında hürmet ve merhametle karşılanmaları, benim şahsıma gelen ihanet ve hakaretlerin sivrisinek kanadı kadar ehemmiyeti kalmaz. O bedbaht ehl-i ihanet, dindarlık cihetiyle ehl-i din ve ehl-i ulûm-u diniyenin hürmetini kırmak dine bir ihanet olduğu cihetinde, ruhanî ve melaikelerin ve ehl-i iman ve ehl-i hakikatin nazarında mel’un olduğu gibi; binden ancak bir iki serserinin veya zındığın âferinini kazanırlar. O bedbahtlar bana hakaret etmekle,
___
Hâşiye: Bu, dünya çapındaki büyük şerefe ve en muazzam İslâmî hizmete ancak yeni hükûmet mazhar olabilmiş ve büyük bir anlayış göstererek, Risale-i Nur’un matbaalarda 1956 senesinde basılmasına sebep olmakla, millet-i İslâmiyenin büyük bir teveccühünü kazanmakla, kuvvetini çok fazla artırmak muvaffakıyetini elde etmiştir.

