sh:156

Yirmi Sekizinci Söz’ün İkinci Sual’in Cevabındaki Hâşiye

Şu dünyada cism-i insanî ve hayvanî, zerrat için güya bir misafirhane, bir kışla, bir mektep hükmündedir ki camid zerreler ona girerler, hayattar olan âlem-i bekaya zerrat olmak için liyakat kesbederler, çıkarlar. Âhirette ise اِنَّ الدَّارَ الْاٰخِرَةَ لَهِىَ الْحَيَوَانُ sırrınca, nur-u hayat orada âmmdır. Nurlanmak için o seyr ü sefere ve o talimat ve talime lüzum yoktur. Zerreler demirbaş olarak sabit kalabilirler.

***

Aziz kardeşim!

Şu risale tılsım-ı kâinatın üç esasından birisini halletmiştir.

Çünkü müşkilküşa o muamma-yı hilkatte bir hayretfeza faaliyet kâinatta görünüyor. Biri de tahavvülât-ı zerrattır ki, bir zenberek hükmünde kâinat makinesini işlettiriyor. Biri de hayretfeza hidemat-ı vezaifi görmekle beraber, nereden nereye bu seyl-i kâinat akıp gidiyor?

Kur’an-ı Hakîm bu tılsımı üç esas ile keşfetmiş. O keşfin bir nevi tefsiri hükmünde bulunan şu risale, harekât-ı zerratı beş altı hikmetle halletmiştir. Yirmi Dördüncü Mektub’un ikinci esası olan “Mevcudat ne yapıyor ve nereye gidiyor?” Birinci Remiz’den nihayete kadar ve Yirmi Dokuzuncu Söz’ün İkinci Maksat’ı o muammayı tamamıyla açmıştır. Hakikatın üssü’l-esasını istersen, bunlara bak. Eğer o hakikat-ı Kur’aniyenin en tatlı meyvelerini istersen, Yirmi Dördüncü Söz’ün Beşinci Dal’ındaki beş meyveye ve Otuz Birinci Söz’ün Dördüncü Esas’ının beş meyvesini temaşa et.

***