Birinci Bürhan

Gel, her tarafa bak, her şeye dikkat et! Bütün bu işler içinde gizli bir el işliyor. Çünkü bak, bir dirhem (Hâşiye 1) kadar kuvveti olmayan bir çekirdek küçüklüğünde bir şey, binler batman yükü kaldırıyor. Zerre kadar şuuru olmayan, (Hâşiye 2) gayet hakîmane işler görüyor. Demek, bunlar kendi kendilerine işlemiyorlar. Onları işlettiren gizli bir kudret sahibi vardır. Eğer kendi başına olsa bütün baştan başa bu gördüğümüz memlekette her iş mu’cize, her şey mu’cizekâr bir hârika olmak lâzım gelir. Bu ise bir safsatadır.

İkinci Bürhan

Gel, bütün bu ovaları, bu meydanları, bu menzilleri süslendiren şeyler üstüne dikkat et! Her birisinde o gizli zattan haber veren işler var. Âdeta her biri birer turra, birer sikke gibi o gaybî zattan haber veriyorlar. İşte gözünün önünde, bak; bir dirhem pamuktan (Hâşiye3 ) ne yapıyor. Bak, kaç top çuha ve patiska ve çiçekli kumaş çıktı. Bak, ondan ne kadar şekerlemeler, yuvarlak tatlı köfteler yapılıyor ki bizim gibi binler adam giyse ve yese kâfi gelir. Hem de bak, bu demiri, toprağı, suyu, kömürü, bakırı, gümüşü, altını gaybî avucuna aldı, bir et parçası (Hâşiye4 ) yaptı; bak, gör. İşte ey akılsız adam! Bu işler öyle bir zata mahsustur ki bütün bu memleket, bütün eczasıyla onun mu’cize-i kuvveti altında duruyor, her arzusuna râm oluyor.

___

Hâşiye 1: Ağaçları başlarında taşıyan çekirdeklere işarettir.

Hâşiye 2: Kendi kendine yükselmeyen ve meyvelerin sıkletine dayanmayan üzüm çubukları gibi nâzenin nebatatın başka ağaçlara latîf eller atıp sarmalarına ve onlara yüklenmelerine işarettir.

Hâşiye 3: Tohuma işarettir. Mesela, zerre gibi bir afyon büzrü, bir dirhem gibi bir zerdali nüvatı, bir kavun çekirdeği, nasıl çuhadan daha güzel dokunmuş yapraklar, patiskadan daha beyaz ve sarı çiçekler, şekerlemeden daha tatlı ve köftelerden ve konserve kutularından daha latîf daha leziz daha şirin meyveleri hazine-i rahmetten getiriyorlar, bize takdim ediyorlar.

Hâşiye 4: Unsurlardan cism-i hayvanîyi halk ve nutfeden zîhayatı icad etmeye işarettir.