Evet küfrün divaneliğiyle, dalaletin sekriyle, gafletin şaşkınlığıyla fıtraten ebedî ve ebed müşterisi olan bir latîfe-i insaniye sukut eder; ebedî şeyler yerine fâni şeyler alır, yüksek fiyat verir.

Fakat mü’minde dahi bir maraz-ı asabî bulunuyor veya maraz-ı kalbî var. O dahi ehl-i dalalet gibi ehemmiyetsiz şeylere ziyade ehemmiyet verir. Lâkin çabuk kusurunu anlar, istiğfar eder, ısrar etmez.

رَبَّنَا لَا تُؤَاخِذْنَٓا اِنْ نَسٖينَٓا اَوْ اَخْطَاْنَا

BEŞİNCİ MESELE:

Mühim bir sırr-ı âyet:

Kur’an-ı Mu’cizü’l-Beyan, mecmuu mu’cize olduğu gibi her bir suresi dahi bir mu’cize hattâ pek çok âyetlerin her birisi birer mu’cize veya bir lem’a-yı i’cazı gösterir bir tarzdadır.

Mesela, sahabeden bahseden âhir-i Sure-i Fetih olan âyeti ki مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهِ dan başlar, bütün huruf-u hecaiyeyi tazammun etmekle beraber, sahabenin tabakat-ı meşhuresinin ki Ashab-ı Bedir, Şüheda-i Uhud, Ashab-ı Suffa, Ehl-i Biat-ı Rıdvan gibi şöhretgir-i âlem tabakatın esmasının adedine işaret ediyor ve şu âyetten evvelki هُوَ الَّذٖٓى اَرْسَلَ رَسُولَهُ âyeti altmış üç harf olduğundan ömr-ü nebeviyeye işaret ettiği gibi bahsettiğimiz âyetle beraber Ashab-ı Bedir ve Suffa ve Uhud ve Ehl-i Beyt-i Nebevî’nin adedini gösterir.

İşte âhirdeki âyetin adedi iki yüz altmıştır. Ashab-ı Bedir, Şüheda-yı Uhud ile beraber, Bedir ile Uhud Şühedasından bulunan bir tek sayılmak hem isimleri bir olanlar bir sayılmak şartıyla iki yüz altmıştır.

Aynı âyetteki hurufat gibi Ashab-ı Bedir, Ashab-ı Suffa ile söylediğimiz şart ile beraber, iki yüz altmış dört eder. Âyetten dört fazladır ki Hulefa-yı Erbaa veya Hamse-i Âl-i Abâ’dan dördüne işaret vardır. Âyette her bir harfin ne kadar tekerrür ettiği ve Ashab-ı Bedir ve Uhud ve Suffa’nın esmasına ne derece muvafık adet göstermesinde, gelecek hurufata dikkat et: