ruhlarında ırmakların çağladıkları gibi tevali eden ve tükenmek bilmeyen İlahî bir muhabbetle yaşıyorsunuz. Hayat-ı fâniyeye veda etseniz bile büyük büyük cemaatlerin arasında hürmetle yâd edileceğinize (Hâşiye) ve namınızın dünya ve ukbada ihtiramla taşınacağına ve risalelerinizin pek büyük hâhişle revaçta olacağına kaviyyen ümitvarım.

Evet, nasıl sözlerim haksız olsun ki en tehlikeli anlarda bile hakkı söylemekte susmayan ve pek âlî ruhu taşıyan ve talebelerine her an teselli nurlarını dağıtan, Kur’an-ı Kerîm’in bugünkü dellâl-ı muhteremi olan Üstadım! Sizin din-i mübin-i İslâm’a olan merbutiyetinize ve o büyük muhabbetinize ve o yüksek sa’yinize mükâfat olarak defter-i hasenatınıza Cenab-ı Vâcibü’l-vücud Hazretleri lâyüad ve lâyuhsa ecirleri yazmasını rahmet-i İlahiyeden niyaz ederim.

Nasıl bugünkü beşeriyet size ve Risaletü’n-Nur’a medyun olmasın ki semamızda dolaşan güneşin saçtığı ve her an ufûlüyle bir başka âlemi gösteren nurları gibi değil, Kur’an’ın arş-ı a’zamından gelen nurlarla ölmez, tükenmez, sermedî bir nuru, risalelerinizde gösteriyorsunuz.

İşte o risaleler ki her biri başlı başına menbaları ve mecraları ayrı ve fakat bir bahr-i muhit-i ummana dökülen nehirler gibidir. Susuz olan, bu nehirlerin hangisine varsa nasıl doyuncaya kadar su içmez? El ve yüzlerini temizlemek isteyenler, nasıl oluyor da bu enhardan istifade etmez? Veyahut arazilerini iska için cetveller yaparak hangi tarafa götürülse azîm cemaatler nasıl tefeyyüz etmez?

Bu enharda öyle azîm şifalar var ki hastalar içse her türlü devayı içinde bulurlar. Yaralılar içse bin türlü yaralarına merhem bulurlar. İhtiyarlar içse hayat-ı ebediyenin civanmert gençlerinden olurlar. Tazeler içse saadet-i dâreyni bir anda elde ederler.

Risaleleri okuyanlar, sevgili Üstadım sizin ne büyük ve âlî bir kalbe mâlik bulunduğunuzu teslim için bilmem tefekküre ihtiyaç var mı?

___

Hâşiye: Ben kardeşim Hüsrev’in bu makamdaki hissiyatına iştirak edemiyorum. İnsanların nazarında mevki kazanmak ve dillerinde yâd edilmek, hakikatbîn olanlarca bir şeref değildir. Eğer rıza-yı İlahî varsa o rızanın cilvesi olarak insanlarda teveccüh görünse, bir derece emare-i rıza olmak noktasında makbul olabilir. Yoksa arzu edilmemeli. Madem Hüsrev hakikatbîndir, elbette benim şahsıma havale ettiği şerefi, risaleleri niyet ediyor. Zaten o şerefte umum talebeler hissedardırlar, tek birisine verilmez.