ile kendisinde bir varlık görüp istihkaka göz diken ve şöhret ve hodfüruşluk tahakkümüyle, hebaen çalışan nebatî ve hayvanî nefis ve heva zincirlerini, altın makaslarla keserek halâs buyuruyorsunuz.

On Üçüncü İşaret ve üç nokta ile her zaman hususuyla mübarek vakitlerde bizimle uğraşan ve bazı yeise düşüren, yüzümüzün siyahlığını görmeyip mü’min kardeşlerimizin ufak tefek çizgiler nevinden karalarıyla onları, bütün siyahlıkla ittiham ettiren, Cenab-ı Hakk’ın rahmetini ve Gaffar ve Rahîm isimlerini tenkide cüret eden ve bu yüzden büyük tahribatlara sebebiyet verdiren hizbü’ş-şeytanın kuvveti gösteriliyor.

Muhterem Üstadım! Bu işareti yazarken vücud âlemine seyahate çıktım. İşarattaki noktalar bir müfettiş hükmüne geçti. İzah buyurulan kuvvetler yerinde görülüp teslim-i silah etmek üzere idiler. Bize bu kuvvetleri gösteren Kur’an-ı Hakîm’den istimdad ve feyzi, her hatvelerimde istiyordum. Ve bize bu esas hakikat-i hayatın neticelerini, karanlıklarını gösteren Üstadımız, muvaffakıyetimizi Cenab-ı Hak’tan dilemekte olduğu, her an kendini göstermektedir. Ve inşâallah halâs edecektir.

Muhterem Üstadım! Bu on üç İşaret, on üç cevahir kümesini muhtevidir. Bunlardan bazılarını ipe çizip göstermekle ve çizmemekle ve görmemekle, o cevahir hazinesine ve cevherlerine bir nakîse gelmeyeceğinden eğri ve doğru çizmek istediğim cevherler, inşâallah hüsnünü zayi etmez.

Ey sevgili Üstadım, ne kadar teşekkürat-ı vefîre îfa etsem ve hayli minnettar olsam yine îfa edemeyeceğime kail olduğumdan, dilerim Cenab-ı Hak’tan razı olacağınız kadar nâil-i mükâfat eylesin, âmin bi-hürmeti Seyyidi’l-mürselîn.

Hâfız Ali (rh)

***