olmak lâzım değildir. Çünkü çok âdi perdeler içinde mühim işaretler verilir, ehli anlar.

Madem işaret-i gaybiye var; elbette tesadüf içinden kaçar, daha hükmedemez, en cüz’î rakamları da o işarete mal edilir. Madem mecmuunda işaret var, bütün eczası o işaretin hikmetine tabidir, tesadüf orada oynayamaz. Hattâ yirmi dokuzuncu sahifede Üçüncü Hakikat’teki elif sayılmamak lâzım gelirken sehven saymıştım. Sonra anladım ki bana saydırılmış. Baştaki Onuncu Söz kelimesi ile şu Üçüncü Hakikat ikisi sahife başında bulundukları için hakları sayılmaktı. Onların sair arkadaşları sahife rakamları gibi bazı vazifeyi gördürmek için bir cihette saymak işareti olarak haberim olmadan bana yazdırılmış. Her ne ise… Kendimin tereddüdü için değil çünkü kat’î kanaatim gelmiş, belki başkasının şüphe ve tereddüdünü izale için bazı muvazeneler yaptım:

Onuncu Söz’ün âhirinde yazıldığı gibi altı yüz sahifeden ziyade bir mübarek kitabın tevafukatı yüz yirmi beş çıktı. Üç yüz elli sahifeden ibaret diğer bir kitabı yine saydım, elli tevafuk çıkmadı. Yine eskiden kendi telifatım Türkçe ve Arabî olan iki yüz seksen sahifeden ibaret bulunan kitabın eliflerini saydım, tevafukatı kırkı tecavüz etmedi.

Demek bu Onuncu Söz’de ve İşaratü’l-İ’caz’daki ekseriyet-i mutlakanın tevafukatı, gizli bir işaret-i gaybiyeyi tazammun ediyorlar. Mecmuunda işaret bulunsa yeter. Her cüzünde işareti göstermek lâzım değildir fakat her cüz işaretin malıdır ve onun hikmetine tabidir. Size acele edip en evvelki işaret olunan nüshayı göndermiştim. Az hâşiyeleri sonra ilâve ettik. Bu defa Süleyman Efendi ile gönderilen nüsha ile mukabele ediniz, tekmil ediniz ve Halil İbrahim Efendi ile gönderilen nüsha ile yine bu nüsha ile mukabele ederek sonra Âsım Bey’e gönderiniz.

Bu defaki Hulusi Bey’in mektubunu size gönderdim. İşaret ettiğim iki kavis içerisinde bulunan kısım, Yirmi Yedinci Mektub’un Dördüncü Zeylinde yazılacak. Kavisler haricinde bulunan ve üzerlerine kırmızı çizgi çekilenler yazılmayacaktır. Hâfız Ahmed ve Mehmed Celal ve Hâfız Veli gibi kalbi cezbeli dostlarıma ve tarîk-ı hakikatte sair kardeşlerimize selâm ediyorum. Hâfız Veli ile çendan geç görüştük fakat Hâfız Veli’nin burada Mehmed Usta isminde, on senelik hâlis bir dostu bulunduğundan ve o Mehmed Usta benim sekiz senedir tarîk-ı âhirette gayet ciddi bir kardeşim olduğundan,