yaralarımız bir anda iltiyam buluyor, ızdıraplarımız o anda zâil oluyor, kalplerimiz serâpa sürur ile doluyor. Rabb-i Kerîm’imize karşı taşımakta olduğumuz muhabbetimiz tezayüd ediyor. Ve Hâlık-ı Rahîm’e karşı olan âdabımıza bile halel gelmeyeceğini okudukça, vazifedeki şevk ve gayretimizi artırıyor.

Evet, aziz Üstadım! Ekser zamanlar ins ve cin şeytanlarının hücumlarından ve terbiye edemediğim âsi nefsimden gelen birtakım havatır-ı şeytaniyeden kurtulmak için pek çok çabaladığım zamanlarım oluyordu. Kalp, bu gibi haletten kurtulmak için inziva ararken Nakşî kahramanlarının “Terk-i dünya, terk-i ukba, terk-i hestî, terk-i terk” diye olan esasatı dimağıma ilişiyordu. Fakat bu söze cevap veren aziz Üstadımın beyanatı arasında “İnsan bir kalpten ibaret olsa idi, bu söz doğru olabilirdi. Halbuki insanda, kalpten başka akıl, ruh, sır, nefis gibi mevcud olan letaif ve hâsseleri, kendilerine mahsus vezaife sevk ederek zengin bir dairede, kalbin kumandası altında îfa-yı ubudiyeti” tavsiye buyuruluyor. Güneş gibi böyle hakikatleri izhar eden böyle nurlu düsturlar talebelerinde esas olduğu için sâlifü’l-arz havatıra çare arıyordum.

Talebelerinin her an ihtiyaçlarını düşünüp çareler arayan, ilaçlar hazırlayan, ihzaratını zahmetsiz olarak talebelerine istimal ettiren, mukabilinde hiçbir şey istemeyerek minnet ve medhin Cenab-ı Hakk’a yapılmasını emreden sevgili Üstadım! Size evvelden beri “Lokman” nazarıyla bakmaktayım. Evet, hakikaten bir Lokman’sınız. Lokman Hekim gibi kalbî arzularımızı işiterek bu risaleler ile mualece uzatıyorsunuz. Bedî’ olan Cenab-ı Hakk’ın bedayi’i içinde, kemaliyle her cihette derece-i nihayeye vâsıl olan bedî’ kelâmından, bedî’ bir kulu ile ihsan ettiği bu bedayi’i medhedebilmek, intak-ı bi’l-hak olmadıkça elbette imkânsızdır. Beşer, bu vâdide ne kadar söz söylese yine azdır.

Sevgili Üstadım, herhangi bir risaleyi açıp okuyacak olsam, hissem kadar dersimi alıyorum. Halbuki evvelce bu risaleleri mütemadiyen yazdığım için okumaya pek az vakit bulabiliyordum ve el-ân da öyleyim. Evvelce okuduğum zamanlar istifadem az oluyordu. Şimdi ise Nurların hakikatlerini gördükçe minnet ve şükrüm tezayüd ediyor, kalbim nurlar ile doluyor, ruhum nurlarla istirahat ediyor, letaifim bu Nurlar ile hisseleri kadar feyizyâb oluyor. Ve yine Cenab-ı Hak’tan ümit ediyorum ki hissem ve istifadem, gün geçtikçe çoğalacaktır ve nasibim artacaktır.