inayet var. Âdi olsun, yüz emsali bulunsun yine bize fevkalâde bir inayet, bir ikram-ı Rabbanîdir.

Üçüncüsü: Bilirsiniz ki fazla iştigalattan yorgun düşmüş bir fikir, kendini eğlendirmek, istirahat etmek ister. Biz meşgul olduğumuz pek derin, pek geniş, pek ciddi olan hakaik-i Kur’aniye ve imaniye, fazla meşguliyetimizden gelen yorgunluğu tahfif edecek ve yorgun fikrimizi neşelendirecek ve eğlendirecek tevafukat nevinden, latîf bir sanat-ı bedîiye suretinde bir lütfunu gösterdi.

Hem o latîf ve hafif ve mahbub ve cazibedar tevafukattaki inayet, bir anahtar hükmüne geçip Kur’an’ın bir hazine-i esrarına bir nevi rehber olduğu için ziyade ehemmiyet verdim. Yoksa hizmetimize terettüp eden ve yardım eden inayet-i Rabbaniye o kadar çoktur ki eğer saysam binden geçer. Şu Onuncu Söz’ün hurufatındaki sır, hiç kimsenin sun’ ve ihtiyarıyla olmadığını herkes tasdik ettiği için daha ehemmiyetli göründü.

Fakat ben mutlak işarete ehemmiyet verdim. Lâkin tafsilatını ehemmiyetle tetkik edemedim. En iyi bir tarzda beyan edemedim. Bir iki saat zarfında nota nevinden işaretler koydum. Birinci defaya itimat edip daha tetkik etmedim. Halbuki tabiratımda bazı kusur var, fehmi işkâl eder. Isparta’daki kardeşlerimiz maksadı anlamamışlar, hakları var. Çünkü o ibare o maksudu ifade edemiyor.

“Madem öyledir, bu sözün latîf tevafukat-ı harfiyesindendir ki” mebhasındaki “Hem sahifenin yirmi iki olmak itibarıyla, yazı bulunanların” yerinde “yarısından ziyade yazılı bulunan sahifelerin hakiki ve itibarî satırlarına ve baştaki yaprağın cilt üstünde isminin iki satırı ilâvesiyle bin üç yüz kırk iki (1342)” ilh. Hem o mebhastaki bu cümle “Hem âhirdeki beyaz sahifeyi saymak cihetiyle altmış altı olup baştaki âyetin melfuz (altmış altı) hurufuna tevafuk ediyor.” Yerinde “Âhirdeki iki beyaz sahifeyi saymak cihetiyle (altmış yedi) olup baştaki âyetin melfuz altmış yedi hurufuna tevafuk ediyor. O âyet Sure-i İhlas’ın hurufatına hem lafzullahın makam-ı ebcedîsine tevafuk ediyor.” denilmeli.

Biz bir nüshayı öyle yaptık, size gönderiyoruz. Yanınızdaki nüshaları ona göre yap. Eğirdir’deki nüshaları da öyle yapınız.

اَلْبَاقٖى هُوَ الْبَاقٖى

Kardeşiniz

Said Nursî

***