Aziz, müşfik Üstadım! Allah için size muhabbet eden bu âciz talebenizi, her vesile ile ikaz ve irşada çalışıyorsunuz. Manevî çok yüksek dersler veriyorsunuz. Fakat maddeten ve manen yakınınızda, şeref-i sohbetinizle müşerref ve hizmet-i Kur’an’a tevfik-i İlahî ile çok emekleri geçen, cidden çok muhterem ve çok kıymetli kardeşlerim gibi feyiz alamıyorum. Bunu da isyan ve kusurumun fazlalığından ve muhitin, hâdisatın beni daima Nurlarla iştigale mani oluşundan ve çok yaman nefsimin ve cin ve ins ve şeytanların hücumlarından biliyor ve bu sebeple bedbahtlığımı hissediyorum.

Gerçi mazhar olduğum ve –yüz bin kere yazık ki– şükrünü yerine getiremediğim niam-ı İlahiye hadsizdir. Fakat her gün, her saat, hattâ her dakika ve saniye, bu fâni hayattaki nasibimin kesildiğini ihtar etmekte olmasına rağmen, yine tamamen dünyadan elimi çekmekliğim mümkün olamıyor. Hazret-i Kur’an’a, sevgili Üstadıma çok kuvvetli merbutiyetim ve Nebiyy-i Efham sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Hazretlerinin getirdikleri din-i mübine ve şeriata lâyetezelzel imanım, mübarek duanızla bu fakir-i pür-kusuru inşâallah hüsranda koymaz ümidi, yegâne tesellimi teşkil ediyor.

Bu mektubunuzda Yirmi Altıncı Söz’ün Zeyli’nde bahis buyurulan ve alâ kadri’t-tâka hükmüne tevfik-i harekete çalıştığım yol ki acz, fakr, şefkat, tefekkür tarîkıdır. Aziz ve muhterem Üstadımın tarif ve tavsiye ve irşad buyurdukları kestirme, Kur’anî ve nurani caddedir. İnşâallah bu yoldan dönmem. Temenni ederim ki hiç eksilmeyen ve vazife namı altında uhdeme tevdi edilen işler, bu sene duanızla ve hayırlısıyla biraz azalır da hakiki hizmete daha ziyade çalışırım.

وَمِنَ اللّٰهِ التَّوْفٖيقُ

Hulusi

***