Gönül ister ki hemen Risaletü’n-Nur’un umumunu yazıversem de mâmelekimde bulunan dürr-i yektaları istidadım nisbetinde mütalaaya başlasam.

Otuz Birinci elmas külliyatını avn-i Hak ve inayet-i ekremîleriyle iki gün evvel ikmale muvaffak oldum. Ahmed kardeşime ait derkenarı tefhim ettim. Biraz okur ve Onuncu Söz’ü istiyor fakat bu Söz kıymet-i maneviye itibarıyla mevcudattan ağırdır. İ’caz-ı Kur’an’ın ikinci cüzünü hemen hitam buldurmak üzereyim. Fakat müştak bulunduğum Otuz İkinci Söz’ü dahi lütuf buyuracak olursanız, hasıl olacak memnuniyetimi bir vecihle arz etmekten âciz kalacağım. Çünkü bu gibi kıymettar ve manidar eserleri işittikten sonra, görmek iştiyakı gittikçe artıyor ve bu tabiattan bir türlü kendimi men’edemiyorum.

Sabri

***

Bu defa istinsahına muvaffak olduğum nurlu Yirmi Dokuzuncu Söz’de, melaike denizlerinde sefain-i kibriyaya yapışarak seyran ederken ve beşerin hata-savab işlediği ef’ali, kat’î olarak umumî yoklama defter-i kebirinde okunacağını, nef’ ve zarar hiçbir şeyin mektum bırakılmayacağını şiddetle ihtar eden, beka-i ruh âlemini temaşa ederken; matlab-ı a’lâ ve maksad-ı aksa olan ba’s ve mahkeme-i kübranın ahkâmını kable’l-vuku makam-ı istima’da dinlerken ve bilhassa “Medarlar” merdivenlerinden âlî makamlara manevî suud ederken, hele Onuncu Medar ve Üçüncü, Dördüncü Meselelerde deniz dalgıçları gibi derya-yı maneviyatta dalıp yüzerken, o kadar envar-ı hakaik-i kibriyaya ve ezvak-ı letaif-i ulyâya müstağrak oldum ki arz ve ifadeden âcizim.

Sabri

***

Müşrik ve münkirleri mağlup ve ilzam eden ve son sistem malzeme-i cihadiye-i vahdaniyeyi hâvi ve câmi’, kuvvet ve resaneti çelik, kıymet ve ehemmiyeti elmas ve cevahir ve akik bir kale-misal olan Otuzuncu Söz’ü istinsaha muvaffak oldum.

Sabri

***