edilmesi de gösteriyor ki bu Sözler ve Mektublar hakikaten Nur isminin tecellileridir ki suhuletle intişar ediyorlar.

Bu hal karşısında hayretle tefekkürde iken “Bismillah” ismini alan Birinci Söz hatırıma getirildi. Ve şöyle düşünmeye başladım:

Dünyaya arkasını çeviren Üstad, Hazret-i Gavs’ın teşvikiyle belki delâletiyle Kur’an’ın gayr-ı mekşuf bir hazinesinden “Bismillah” ile giriyor, Kur’anî tarlaya “Bismillah” diyerek Sözler tohumunu ekiyor, Furkanî bahçeye “Bismillah” diyerek Nurlu Mektublar çekirdeğini dikiyor. Emr-i İlahîye imtisalen ekilen tohum ve dikilen çekirdeklerin inkişaf ve intişarları şüphesiz hârika-âsâ olur.

Birinci Söz’deki temsilde seyahat eden mütevazi zat, tamamen Üstadımızdır. Nebat, ağaç ve otların ipek gibi yumuşak kök, damarları nasıl “Bismillah” tesiriyle, yer altında sert taşı toprağı delip geçiyorsa aynen onun gibi “Bismillah” ile mevki-i intişara vaz’olunan Sözler de hârika bir tarzda arza yayılıyor. Ve en münevver ve mükemmel meyve olan beşerin mü’minlerinin kalplerine nüfuz ediyorlar. Bu bid’atların kesreti ve muharriblerin bolluğu devrinde “Bismillah” ile gars olunan Nur fidanının yaprakları olan diğer Sözler ve Mektublarla, bu kudsî fidanın dal ve budakları olan hizbü’l-Kur’an ve bu hizbin esası ve seyyidi olan muhterem Üstad da bir hıfz-ı gaybîye mazhar bulunuyorlar.

Şems-i Risalet’ten gelen Kur’anî Nurların evvelen Üstada ve buradan da biz bîçarelere, bizlerden de diğer müştaklara ilh. intikal etmekte olduğunu tasavvur ettim, “Elhamdülillah” dedim. Mühim bir rüyamda arz ettiğim vecihle, Sözlerinizin mü’minlere intişarına küçük cemaatiniz inayet-i İlahî ile âhize, vasıta olmuşlar.

كَمْ مِنْ فِئَةٍ قَلٖيلَةٍ غَلَبَتْ فِئَةً كَثٖيرَةً بِاِذْنِ اللّٰهِ

sırrına mazhariyetle manevî galebeyi temin, merkezdeki mürşidlerine müteveccih ve murakıb küçük bir halka-i tevhidi teşkil edenler gibi; bu küçük cemaatinizin her biri arkasında, bir nisbet-i mütezayide-i muntazama ile artan, mahrut şeklinde zümre-i muvahhidîni görür gibi oldum. “Allahu ekber” dedim.

Bu kudsî tasavvuru kardeşlerimize aşağıdaki levha ile daha ziyade izaha çalışacağım. Bu nurlu tefekkür, bana büyük bir ümit bahşetti. Muallim Cûdi’nin kasidesindeki şu mısraı da derhatır ettirdi: