Sâniyen: Lafza-i Celal’in manidar ve münasebettar tevafukatını temaşaya koyulduk. Bu tevafukat, ihtiyarsız nazarımızı kendisine çeviriyordu. İrae edilen kısımlar ve tevazün ettirilen adetler, o kadar şirin idi ki okurken kalbimize serinlik, dimağımıza bir inkişaf, ruhumuza bir gıda veriyordu.

Dikkatimizi artırmak için yan yazı ile yazılan, Kur’an-ı Kerîm’in 150 sahifesine kadar 7, 8 adetler tevafukatını muhafaza ederek 51 defa gelmesi, mektubun nihayetini asel (bal) ile bağlıyordu. Ne kadar garibdir ki bu rakamların hem yazılmaları birdir hem sırada kardeşlikleri birdir ve hem de sahifede gösterdikleri rakamla tevafukları birdir.

Ey sevgili Üstad! Cenab-ı Hak sizden çok razı olsun, yeni yeni meyveler ve fakihelerle tagaddi suretiyle takviye-i ezhana hem de def’-i cû’ suretiyle ızdıraplarımızı teskine vasıta oluyorsunuz.

Hüsrev

***

(Hüsrev’in fıkrasıdır.)

Sevgili Üstadım, aziz hocam, efendim hazretleri!

El ve eteklerinizden öperek sıhhat ve âfiyetiniz için duacıyım. Bu hafta zarfında, yazıp ikmaline muvaffak olabildiğim Yirmi Altıncı ve Onuncu Cüzleri ve Kur’an-ı Kerîm’in tamamen yazılmasından mütevellid sürurlarımı ifade eden şu arîzamı takdim ediyorum.

Sevgili Üstadım! Bu hususta maruz kaldığım, o Furkan-ı Ezelî’nin bazı inayatından bahsetmekliğime müsaade edilmesini rica ederim. Şöyle ki:

Lafza-i Celal ve lafz-ı Rab tevafukatı ile kelime tevafukatını muhafaza etmek suretiyle bir Kur’an-ı Kerîm yazılmasını emir buyurduğunuz vakit, pek büyük bir sevinçle kaleme sarılmıştım. İlk yazdığım üç cüzün başlangıcında, o kadar müşkülatla yazı yazıyordum ki sevincimi yeis, şevkimi fütur doldurmuştu. Esasen Arabî hattımın hiç olmaması, yeisimi teşdid, füturumu tezyid ediyordu.

Sevgili Üstadım, bu hal çok devam etmedi. İlk günlerde sabahtan akşama kadar çalıştığım halde, beş veya altı sahife yazı yazabilmek, benim için büyük bir muvaffakıyet iken Kur’an-ı Azîmü’l-Bürhan’ın