Bunca zamandan beri “Kur’an-ı Azîmüşşan’ın dellâlıyım ve bu kudsî vazifemi hiçbir şeye değişmem.” diye vaki olan ilanatınıza, bir kat daha kuvvet veren, bu kereki neşir buyurduğunuz Yirmi Dokuzuncu Mektub’un Sekizinci Kısmı’nın sekiz sahifelik olan Sekizinci Remzi ne güzel gösteriyor ve bu gösterilen hakikatlere meftun olmamak mümkün mü?

Âh sevgili Üstadım, lisan ve kalemim müsait olsa her bir risale için lâyık oldukları şekilde medhiyeler yapıp takdim etsem. Heyhat, her şeyde olduğu gibi bu hususta da pek fakirim.

Evet sevgili Üstadım! Sevincimizi artıran bir mesele daha var. O da “Kenzü’l-Arş duasının feyzinden gelen bir nükte-i Kur’aniye” namı altında neşredilen iki sahifelik huruf-u hecaiye-i Kur’aniyenin bu kısma ilâvesi ve bu kısmın da yazmakta olduğumuz tevafuklu ve hâşiyeli Kur’an-ı Kerîm’in baş tarafına, umumun istifade ve istifazalarının kolaylıkla teminine binaen dercedilmesi hakkındaki tensib-i fâzılaneleridir. Bu tensib bizce de pek çok musîb görülmekle, fakir talebenizin nazarını maziden hale, halden de istikbale çeviriyor. Ve istikbaldeki parlayan nurları göstermekle, nihayetsiz sürurlara müstağrak kılıyorsunuz.

Ahmed Hüsrev

***

(Re’fet’in fıkrasıdır.)

بِاسْمِهٖ وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِهٖ

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ

Muhterem ve çok kıymetli Üstadım Efendim!

Yirmi Dokuzuncu Mektub’un Sekizinci Kısmı’nın Remzini dikkatle okudum. İhtiva ettiği hârika-nüma rumuzat ve o rumuzatın ifade ettiği yüksek hakaik, fakire azîm istifadeler temin etti. Ve beni derin derin tefekküre ve teemmüle sevk eyledi. Çocukluğumdan beri hakaik-i diniyeye çok merak eder ve her fırsattan istifade ederek tetkikat ve tetebbuatta bulunurdum. Ne yazık ki emelime muvaffak olamazdım. Bu sebepten yeis ve nevmîdîye düçar olurdum. Nâmütenahî şükürler olsun ol Hallak-ı Azîm’e ki zat-ı âliye-i fâzılaneleri gibi her