Üstadım, yeni tevafukatlı Kur’an-ı Azîmüşşan’ın baş tarafına, bu Remzin ilâvesi hak ve hakikati ilan maksadına muvafık olsa da okudukça doymak ve usanmak bilinmeyen ve her okudukça dünya lezzetinden bin kat fazla lezzet veren ve kararmış kalpleri nurlandıran ve bize bizim lisanımızla hallerimizi teşrih ve tarîk-ı hakkı gösteren risale-i pür-nurlarınızda da beraber ayrıca bulunması ve Kur’an-ı Hakîm’in başına mümkün olursa hem Arapçasının ve hem de Türkçesinin konulması muvafık olacağı zannındayım, Efendim Hazretleri.

Rüşdü

***

(Saatçi Lütfü Efendi’nin fıkrasıdır.)

بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِهٖ

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ اَبَدًا دَائِمًا

İ’caz-ı Kur’aniye’den İhlas-ı Şerifle Muavvizeteyn ve Fatiha-i Şerife surelerinin tevafukat-ı hurufiye sırlarını gösteren, Yirmi Dokuzuncu Mektub’un Sekizinci Remz’ini aldım ve okudum. Neşir buyurulan işbu risaledeki tevafukat, şimdiye kadar emsali nâ-mesbuk bir sırrı meydana koymuş. Bu hususa dair mütalaada bulunmak, kuvve-i kalemiyemin ve havsala-i mevcudemin kat kat fevkinde bulunmakla beraber, aff-ı Üstadanelerine mağruren şu kadar diyebilirim ki:

Neşir buyurulan risaledeki izahat, herhangi bir bedbin ve kör olan bir gafili uyandırmaya ve hattâ bütün mevcudiyetiyle kararmış kalpleri tenvire ve irşada pek büyük delil bulunduğundan, muhterem Üstadımızın tasavvurî kararı vechile, her ferdin Kur’an-ı Azîmü’l-Bürhan’daki mu’cizatı görmesi için Kur’an’ın baş tarafına derci hususu pek muvafık görüldüğünü arz eylerim, Efendim Hazretleri.

Saatçi Lütfü

***