Cem’etti kabail ve şuûbu

Bir kıbleye bağladı kulûbü

Mevlaya muhabbeti müsellem

Sallallahu aleyhi ve sellem.

İşte ittiba-ı sünnete (Hâşiye) pek büyük ehemmiyet veren muhterem Üstadımız da bu asırda اَلْعُلَمَاءُ وَرَثَةُ الْاَنْبِيَاءِ sırrınca, içlerine saçılan nifak tohumu yüzünden, her gün biraz daha tevhidi bırakanları bir kıbleye bağlamak için Sözler ve Mektubat namındaki nurlu eserlerle ehl-i imanı irşada çalışıyor. Küffara, hattâ cin ve şeytanlara dahi mebde-i nüzulündeki gibi nusus-u Kur’aniyeyi ilan ediyor. Mahfî i’cazı izhar ediyor.

Vahdetü’l-vücuda dair olan risaleyi mühim zatlara okuduktan sonra, bir sevk-i manevî ile ihtiyarsız bir yere daha gittim. Orada vahdetü’l-vücud meşrep sahibi âlim bir zatı hazır buldum. (*) Vahdetü’l-vücud hakkındaki mektubu okudum. Daha doğrusu ihtiyarsız olarak okudum. Müstemi olan o mühim âlim, bidayette cüz’î itiraz parmağını uzatmak istedi. Sonuna kadar dinlemesini ihtar ettim. Tamamen okuduktan sonra o zat, hayretinden Sözler’in büyüklüğünü ve “Bu zamanda böyle büyük kelâmı, acaba kim yazabilir?” diye merakı ve suali üzerine Kur’an’ın feyzine mazhar olan Üstadımızı haber verince, o zat tamamıyla arz-ı teslimiyet eyledi.

İşte ihtiyarım olmayarak bu acib tesadüf ve teslimiyette, kader-i İlahînin bu cilvesi, davamıza sadık bir bürhan ve tesadüf oyuncağı olmadığımıza büyük bir delildir.

اِنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَىْءٍ قَدٖيرٌ

Hulusi

***

___

Hâşiye: Hulusi’nin tekerrür etmiş min haysü lâ yeş’ur bir keramet-i ihlasiyesi şudur ki: Yeni yazılan ve daha ona gönderilmeyen risalelerin mevzuunu teşkil eden bir esası mektubunda yazar. Âdeta istiyor. Çok defa olduğu gibi şimdi de ittiba-ı sünnete dair Mirkatü’s-Sünne’ye sarîh bir surette bir hiss-i kable’l-vuku ile talep ediyor.

Said

* Elazizli Hacı Şevket Hoca.